ben geceleri sevdim sevgili;
tutkuları, yalnızlığı bir gece vakti esip giden rüzgârın ardından...
kutsal topraklarda açan bir gülü bizansın koynunda...
sanki yüzün kara üzüm bağlarının ardındaydı;
ben çok sonraları farkettim.
ay ışığı mezeli yaz gecelerinin mahmurluğuyla boyanmıştı
belki de ve oysa
sigara dumanı gibi işleyen bir yerine
uzunlamasına cehennem şu cefakâr ciğerimin.
ben yıldızları sevdim...
vadesi dolmuş hayatlar ülkesinin çek-senet mafyasıydı aşk!
ve ben en küfürbazıydım görüp görebileceklerinin,
en uzağındaydım yolların gidip dönebileceğin.
bir kadının elini tutmaktı yaşam,
bir okyanusun dibini görmek...
gececi kuşların korkak cıvıltılarının çınlaması kulaklarımda!
bir uzun, eski taşlı yolun ardından belirmektedir soluk yüzlü zamanların katedrali...
ve de zaman almaktadır bir dileğin gerçekleşmesi.
sevgi dediğin kırık kalpli bir çobanın feryadıdır belki;
belki de yaşamın özniteliği kendi içinde!
ben yalanları sevemedim sevgili;
acıları ve de kanayan yaralarımı kangren ritminden...
sevdası gecelere bedel gözlerde yalanlara sığınmak istedim istemeden
ben seni sevdim en çıkmaz sokak saatlerde!
sabahın ilk ışıklarıyla yaprakların üstüne düşen bir şebnem gösterirdi seni bana!
vadesi dolmuş hayatlar ülkesinin çek-senet mafyasıydı aşk!
ve ben en karasını yaşıyordum sevdaların,
en elden ele dolaşanıydı şiirlerim yalnızlığın.
aldatılmak ve yok olmak var belki aşkların sonunda ama;
gökyüzü camlar ardından ağlarken sana tutuldum!
ben korkuları sevdim sevgili;
yıldızları, martıları,
bir yorgun şairin seyir defterinden koparılmış korkak şiirlerimi...
vadesi dolmuş sevgililer ülkesinin ömür boyu kürek mahkûmuydum...
şimdilerde firardayım!