Memleket Türküsü

1\. / UZUN ÇARŞI / / İşte Gazianteptesin sokaklardan bir sokak / Çarşılardan bir çarşı adı Uzun Çarşı / Karagöz Camisini sağına al ve yürü / Biraz sonra kendini Uzun Çarşının / Ortasında bulacaksın. /

yazı resim

1.

UZUN ÇARŞI

İşte Gazianteptesin sokaklardan bir sokak

Çarşılardan bir çarşı adı Uzun Çarşı

Karagöz Camisini sağına al ve yürü

Biraz sonra kendini Uzun Çarşının

Ortasında bulacaksın.

Yirmi beş Aralıkta o soğuk kış günü

Üşüyen ellerinden öpüp soracak olursan

Gözleri çakmak,çakmak gülümseyen

Yaşlı gazilerden birine

Öyküsünü anlatır sana Uzun Çarşının

Gaziantepin

Şehit Şahin Beyin ve işgalin.

Uzun çarşıda sağına soluna bakınarak yürürsen

Üç tane Han göreceksin

-Bir zamanlar bu handa kimler konakladı acaba

diye soracak birini bulamazsın

Ama Pazar yerini geçer geçmez

Kalenin Güney Burcu nu

Karşında göreceksin.

Yoruldunsa

Gel birlikte oturalım Havuzlukahveye

İyi kaynamış yarım fincan kahveyi yudumla ve

Söyle getirsinler hazır duran nargileyi

Keçehane yokuşundan aşağı

Hiç yorulmadan ineceksin.

2.

BAKIRCILAR ÇARŞISI

Bakırcılar çarşısında çekiç sesleri

El ele tutuşmuş koşuşan

Çocukların seslerine karışıyor.

Buğday pazarındaki kahvede

Alışverişi bitirenler yudumlarken çaylarını

Barak türkülerinde yanık bir ezgi uçuşuyor:

Ezo gelin benim olsaydın

Seni vermezdim feleğe...

Marangoz İhsan usta çeyiz sandığının

Son çivisini çakıyor .

Aynalı dolaplar dizilmiş yan yana

Birbirine bakıp,bakıp gülümsüyor.

Demirci örsünde tavlanmış demir

Nar gibi duruyor.

Zincirli camiinin önünde

İki yaşlı kadın ve üç çocuk

Cuma namazından çıkacakların vereceği

Sadakayı bekliyor.

Kolonyacı tozunu almış şişelerin ve tezgahın

Hasta görmeye gidecekler gelsin de

Kolonya satayım diyor.

Şerbetçi şıngır,şıngır şıngırdatarak

Vurdukça iki küçük bakır tası birbirine

Susadığım aklıma geliyor.

3.

KUYUMCULAR ÇARŞISI

Kuyumcular çarşısında altın ve gümüşün parıltısı

Sırt sırta vermiş bankaların

Yükselen faizine göz kırpıyor.

Kaldırımda kol kola yürüyen delikanlı ve genç kız

Kuracakları sım sıcak yuvanın hayaliyle sarhoş

Şarkı söyler gibi konuşup gülümsüyor.

Hüseyin Paşa Camisinin minaresinden müezzin

Müslümanları Cuma namazına çağırıyor

Kunduracı Sami usta iş önlüğünü usulca çözdü

Emekli nüfus memuru Mehmet efendi

Arzuhali yazdı bitirdi

Gözlüğünün camını temizledi ve yürüdü.

Lastik tekerlekli el arabasını

Köşeye yerleştiren satıcı

Elindeki bezle parlatıyor elmaları

Üst üste yan yana özenle diziyor.

Belediyenin temizlik işçileri ellerinde aletleri

Yollara dökülmesin diye yaprakları

Ağaçların dallarını kesiyor.

Dalsız yapraksız ağaca kuş konar mı hiç

Onlar da telgrafın tellerine konuyor.

4.

KIKAYAK SAZ BAHÇESİ

İşte yirminci yüzyılın sonunda

Gazianteptesin.

Kibrit kutularını üst üste dizmişler sanki

Basık tavanlı

Az ışıklı apartmanlar yükseliyor

Eski Antep evlerinin yerinde.

...Bir zamanlar Kırkayak Saz Bahçesinde

yaşlı çınar ağaçlarının serin gölgesinde

batan güneşe karşı

oturur dinlenirdik.

Udla Hicaz Peşrevi

Sonra geçiş taksimi tamburla

Hacı Arif Beyden bir şarkı

Ve yorgunluk gideren rakı...

Birer,birer kesilen dut ağaçlarının

Kaldırımlarda uyuyakalmış gölgesi

Ayak izleri kol kola yürüyen aşıkların

Ve geçmişi geleceğe taşıyan

Şarkılardan artakalan

Hamiyet Yücesesin

Kulaklarımda çınlayan sesi ;

Bakmıyor çeşmi siyah feryada ...

Başa Dön