ne bir eksik
ne bir fazlaydı yaşadıkları
yazıldığı kadar yanıldı
siyahın güneşi emdiği gecenin memelerinden içerken hayatı
gündüzün rengini unuttu
acı biber süreceklerdi dudaklarına
bir daha söylerse mutsuzluğunu hayallerindeki o adama
- alışamadın mı daha
diyorlardı
- herkes sürgün bu dünyada
- herkes mutsuz
alışamamıştı Meryem
gündüzün ellerini istiyordu
gecenin ellerinden
kara çula saklamışlardı Meryem'i
sadece kıpırdadıkça izin vardı vücudunun kıvrımlarına
bir tek yatarken özgürdü Meryem
gecenin yatağında
yine de istiyordu
derinden
en derinlerinden
gündüzün ellerini
gecenin ellerinden
soludu
nihayetsiz
karanlığın nefesini
son bir daha
tuttu
aydınlığın ipini
doladı boynuna
gündüzün ellerine bıraktı kendini
gecenin ellerinde
birşeyler fısıldadı en son
karanlığa
kimse duymadı...