Mevsimlerden arayıştı...
Giderken hep seni götürdüm ben. Yalnızlığımı bıraktım, sırf sen bir parça istedin diye benden.Uzak diyarların,asık suratlarında aradım seni ,karamsar şehrin hüzünlü sokaklarında...
Her akşam rıhtıma gittim ,ufka saplayıp bakışlarımı gelmeni bekledim. Alabildiğine sessiz ve ümitsizce dolaşırken sonbahar kokan caddelerde siluetini gördüm yanımdan geçen her gölgede...
Gözlerime takılan her gözde çıkmazlara saptım...
Güze merhaba diyen güllerde rastladım sıradışılığına. Okulun kırılmış camları hep umursamazlığını hatırlattı...
Gardan kalkan son trenle kedere boyandı yüreğim,sanki sen gidiyormuşçasına...
Yüreğimden bir dert kumbarası yaptığımdan beri, okuyamayacağın mektuplar yazdım sana. Sırf acım yüreğimden gözlerime yansısın diye...
Sana olan susuzluğum artıkça,kalabalık gölgelerin arasında buldum kendimi.Saldım ruhumu boşluğa, terk ettim kendimi...
Cevabını bildiğim ama hiç cevaplayamadığım sorular gibiydin. İçimi yakan o kırgın mum ışığını besliyordu yokluğun.
Karanlık şafaklardan deli tayların kişnemelerini ne zaman duysam, perde perde çılgınlıkların doluyordu içime...
Ruhunu aradığım her uzak diyarda, bir divane bir adem oğlu karşılıyordu beni ...
Kendimi unutalı yıllar olmuştu .
Oysa bende divane bir adem oğluydum. kendini terk edenlerin topraklarındaydım. Mevsimlerden arayıştı...
“Kim ki kendini ayırsın benliğinden bir huri ceylan için, odur işe bizim topraklarımızı ayağıyla çiğneyen”
Dedi. eskilerden bir divane...
Dünümü yakmıştı bu söz ve yarınım tutuşmuştu şimdiden...
Belki cesedin hala dolaşıyordu ,şehirlerin o korkunç griliklerinde....
Ama ruhun,peki ya ruhun nerdeydi...
Küçük yalanların büyük kölesi olmamalıydın...
Yüreğin seni yönetmeliydi...
Dumanlı havayı gözleyen şerefsiz kurtlar değil.....
lacivert
]