Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü / Nerden Çıkdı Bu Masal?

Bu masalın nerden aklıma geldiğini ve bu masalla Öcalan’ın, Silivri’dekilerin ne alâkası olduğunu sen bulacaksın. Gusura galma ama sevgili günlüğüm, o gadarcık dert de sende bulunsun.

yazı resim

Ah benim suframın aşı, yüzüğümün daşı, göynümün sırdaşı günlüğüm. Nasılsın? İyi mi’n? “Sen nasılsın Fatma Nine?” diye ağzını hiç yorma. Çünkü, benim durumla gatiyyen denişmez. 2x2 ‘nin sonucu denişir mi? Denişmez. Sağdan çarp, dört; soldan çarp, dört. Alt alta yaz, çarp; gene dört. Ihhh!

Sana – nerden aklıma geldiyse- bi masal annadıverecem: Evel zaman içinde, galbır saman içinde, memlekâtın birinde guraklık yaşanıyomuş. Aylarca, bi damla rahmet düşmemiş. İnsanların ne taksiratları varısa, bulutla hepden küsmüş o memlekâta. Tarlala, bağla, bahçele gavrulmuş susuzlukdan, çeşmele gurumuş.

Hadi insanla idare ede de, hayvanla ne yapsın? Garınları sırtlarına yapışmış açlıkdan. Ne derelerde bi damla su galmış, ne de toprak üsdünde bi dutam ot. Derken, ormanlar gralı aslan bi duyuru yapmış; ” Duyduk duymadık deme’n.” İşde falanca gün, filanca yerde toplaşam, şu guraklığı bi gonuşam.” diye. Vakit gelincesi, hayvanla toplaşmışla. Demiş ki Aslan: ”Arkadaşla! Bu guraklık canımıza tak etdi. İçimizden biri çok büyük bir günah işlemiş olacak ki, Allah bu guraklık belâsını başımıza musallat etdi. Herkes suçunu açık galpliliğinen itiraf etsin. Suçlu kimse bula’m; o günahkâr tövbe etsin. Tövbe yetmez tabi, biz de suçlunun cezasını vere’m.” demiş.

Bütün hayvanla; “ Hayhay sayın gralımız. Emriniz olur, takdir sizindir. Siz her şeyin en iyisini bilirsiniz.” demişle. İlk itiraf, aslandan gelmiş: ”Bi gün, garnım açlıkdan zil çalıyo. Allah sizi inandırsın, tosbayı(kamlumbağa) bile yakalayacak halim yok. Dizlerim tirildiyo, gözlerim şaşı bakıyo. Bi sincabı, beş altı tane görüyom, ama dermanım galmadığı için peşlerinden goşamıyom. Derken o sırada, dağda uyuyan çobanı gördüm. Parçalayıp, afiyetle yedim anasını satim.”

Hayvanla; “ Sayın gralımız, çobanı yemeniz günah değil. Allah’ın dağında gündüz gözünnen besmelesiz uyunur mu? Hem, yemicediniz de, besleyece miydiniz? Siz günahgâr değilsiniz.” demişle. Gaplan, boynuzlu geyiği, bubası belli olmayan yavrısını bile yediğini anlatmış. “Doğrusunu yapmışsın. Bu, ecdadımızın töresi.” demiş hayvanla. Ayı; govanların bekçiliğini yapan, arıları govana hapseden darbeci köylüyü yediğini, arıları özgüllüğe koyverdiğini anlatmış. Hayvanla, bırakın ayıyı suçlu bulmayı, örnek davranışı için tebrik bile etmişle, gorkularından.

Derken sevgili günlüğüm; domuz, sekiz on tane gdo’lu misir tarlasını(Nerden biliyorsa.) talan etdiğini, gdo’cu tarla sahibini yediğini itiraf etmiş. Gurt, üç körpe guzunun oynaklayarak kendisini tahrik etdiğini, onun için guzuları yediğini anlatmış. Tilki, bir kümesten, horozlarnan fingirdeşen hafifmeşrep toğukları dutup dutup afiyetle yediğini söylemiş. Köpek, yediği davşanlardan söz etmiş. Kedi; yaşamını sürdürmek için her gün bigaç fareyi mideye indirmek zorunda galdığını itiraf etmiş. Ama, hayvanların birciği bile suçlu bulunmamış.

En sona eşek galmış. Aslan, ” Eş-şek, sen ne günah işledin?” demiş, kükreyerek ve gözlerini bölerderek. Zavallı eşek, tiril parıl anlatmaya başlamış: ” Şe şey…. Aylar önceydi. Bi gün, yol gıyısında taze otlar gördüm yeşil yeşil, dayanamadım. Şöyle uçlarından uçlardan gopartıp yedim.”

Hayvanla, “ Neeeeeeee!” demişle, aslanın bi hareketiyle. “İşte günahkâr bu! Nasıl gıydın o körpe otlara? Üstelik, rengi yeşil. O otlar ki, büyüyecedi diz boyu, havaya oksijen fışkırtıp ekolojik dengeye gatkı verecekti (Şu genel kültüre bakın.). Guraklığa sebep olan günahkâr sensin.” demişle. Aslan, gurt, gaplan ve ayı, diğer hayvanların vekili olup zavallı eşeği yemişle….Demiş ki Aslan: “ Hadi dağıla’m artık. Suçlu cezasını buldu hayırlısınnan. İnşallah Allah eşeği affede de, guraklık son bulur. Yağmur başlamadan, inlerimize gide’m.”

Bu masal, nerden mi aklıma geldi? Bi bilsem deyverecem ama, bilmiyom sevgili günlüğüm. Yalınız, gastede; PKK’lıların cenaze töreninde onlarca PKK bayrağı açıldığı, provokasyon olmadığı için milletimizin nasıl sevindiği, AKP binasının BDP’lilerce nasıl gorunduğu, İmralı’yla -namı diğer Öcalan’la- müzakerelerin yapıldığı, ama Silivri’dekilere gulak tıkandığı, Öcalan’a sekiz on ganallı televizyon verildiği, Öcalan’ın gençliğinde namaz gıldığı haberlerini okudum. Öcalan barış elçisi olmuş nerdeyse. Ziyaretçileri geliyomuş dolu dolu; yurt dışından heyet bile gelmiş, yoksa kendisine gazara işgence falan yapılıyo mu diye. İşde tam bu haberleri okurken, aklıma, nedense bu masal geldi. Aklımın kâhyası değilim ki.Yuları da yok, isdediğim yere çekip götürüm. Velhasıl; bu masalın nerden aklıma geldiğini ve bu masalla Öcalan’ın, Silivri’dekilerin ne alâkası olduğunu, gafayı çalışdırıp sen bulacan. Gusura bakma ama sevgili günlüğüm, o gadarcık dert de sende bulunsun. Ihhh!

Başa Dön