Sanatta ve sanat dünyasına yabancı ve tepkili olan Müslümanların, günümüzde sanattan uzak kalmışlığın sıkıntısını yaşamaktadırlar. Tabii Müslümanların sanatta yönelik bir geçmişlerinin olmaması ve siyasi-sosyal açıdaki yamuk bakışında bunda etkili olmuştur. Günümüz halen sanatta uzak olan Müslümanların, sanatın önemini fark etmelerine rağmen, eğilim anlamında hala konuya uzaktırlar. Sanatta eğilim az olunca müslümanca bir sanat algısı nasıl olmalıdır? Müslümanlar sanattan nasıl faydalanmalıdır? Soruları da bir türlü cevap bulamamaktadır. Maalesef Müslümanların sanatta dair hala doğru dürüst bir kaynak bulunmamaktadır. Aydınların, kanaat önderlerin sanatta dair kalem oynatmamaları sanatta olan eğilimin sığ kalmasına devam etmesine neden olmaktadır. Dücane Cündioğlunun sanatta dair kalemi Müslümanlar dünyasında gereken ilgi görmemektedir. Dücanenin bütün sağduyusuna rağmen Müslümanların Dücaneyi anlamamaları, anlamak istememeleri Müslümanların sanatta olan soğukluğun uzun süre daha devam edeceğini göstermektedir.
Konuyu biraz darlaştırıp, sanatın popüler bir kolu olan sinemaya getirirsek, aynı durumun sinema alanında da yaşandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Sinemanın popüler ve günceliğinden kaçamayan Müslümanların başlarını nereye çevirirler çevirsinler bir şekilde sinemayla muhatap olmaktadırlar. Müslümanların iyi bir sinema seyircisi olduğunu rahatlıkla söylenebilir. Sinema dünyasına nitelikli filmleri gerek bireysel gerekse birlikte izleyen Müslümanların sinemanın önemini kavradığını, sinemadan faydalanması gerektiği düşüncesinin geliştiği söylenebilir.
Peki, sinemayı anlamak ve sinemanın gücünü kullanma adına iyi bir seyirci olmak tek başına yeterli midir? Çok film izlemek, - örneğin günde bir iki film izlemenin- filmin yorumlanmasına, analiz etmesine tek başına yeterli olamayacağını belirtelim. Film okuması yapmak farklıdır, film izlemek farklıdır. Bu ikisini birbirinden ayırmak gerekir. Bu ikisi birbirine karıştırıldığında; filme dair uyanan duygusallık ve filmin izleyene hitap eden bir iki karesi sonuç çıkarmaya yetmez, aksine filmin temasına kopukluğa neden olur.
Müslümanların, iyi bir film okuması yapabilmesi için bundan fazlası gerekmektedir:
1.Çok film izlemekten ziyade felsefesi olan filmler izlenmelidir. Nasıl ki her kitap okunmuyorsa, her filmde izlenmez. Arada seçici olunmalıdır
2.Film okuması, analizi yapan ve filme dair bilgiler içeren yazılar okunarak, farklı bakış açıları kazanılması gerektiği gibi bir filmde dikkat edilmesi gerekenler fark edilecektir.
3.Yine filmlere dair kitaplar okunmalıdır. En azından seyredilen ve beğenen filmlere dair yazılanlara bakılabilir
4.Sinema dergileri takip edilmelidir. Bir siyasi ya da edebiyat dergisine verilen önem, sinema dergisine de verilmelidir.
5.Sinema dili bilinmelidir.
6.Filmin oluşturduğu duygusal atmosferi kırmak için, gerekirse film ikinci defa izlenmelidir.
7.Filmler bizim gibi düşünmüyor diye, yargılanmamalıdır. Filmin derdi anlaşılmaya çalışılmalıdır.
8.Sinemanın kültürel bir aktarım aracı olduğu düşüncesiyle filmler izlenmelidir.
9.Hiçbir zaman tek taraflı düşüncelerle filmler analiz edilmemeli, farklı düşüncedeki insanların filme dair düşünceleri önemsenmelidir.
10.Filme karşı pasif bir seyirci değil, aksine aktif bir izleyici konumda olunmalıdır.
11.Filmler bütün olarak değil, parçalanmış bir bakış açısıyla izlenmelidir. O zaman kültürel kodları yakalanması daha kolay olacaktır. Unutmamak gerekir ki kültürel kodlar aralara serpiştirilir.
12.Filmlerin çoğu ucu açıktır. Dolaysıyla tek bir sonuç yoktur. Çok sonuçlar vardır. Tespit edilen bazı düşüncelerde ısrarcı olmamak gerekir. Tespitin doğruluğuyla birlikte eksik olabileceği düşüncesi göz önünde tutulmalıdır.
Yukarıdaki değiniler başlangıç için gerekli ama tek başına yeterli değildir. Unutmamak gerekir sinema kültürü, genel kültürle okunmayacak kadar derinliği olan bir alandır. Farklı okumalarla beraber sinemanın dünyası daha kolay çözülebilir.
Devam edecek
Osman Tatlı
www.osmantatli.com.tr