"Ne Mutlu Türk'üm Diyene" Diyememek

Türklüğümüzle, hangi yüzle öğüneceğiz?

yazı resim

Artık biliyorsunuz; lâmı cimi yok, Türküm demek, neredeyse yasak. Derseniz, ırkçı muamelesi görüyorsunuz. Atatürk Anıtına çelenk koymak yasak. Koymaya kalkarsanız, yaka paça tören alanından uzaklaştırılıyorsunuz. Atatürk’ün “ Türk! Öğün, çalış, güven.” sözleri birer birer yerlerinden sökülüyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Çünkü; sindirildik, korkutulduk. Dik duramadık. Öğrencilere, “ Ne mutlu Türk’üm diyene! ” sözleriyle biten Andımız’ı söylemek yasaklandı. Biraz of puf ettik, sonra kabullendik.

Bir sorun kendinize. “Ne mutlu Türk’üm diyene.” demeye hakkımız var mı? Türk Milleti olarak öğüneceğimiz ne varsa, hemen hepsinin ayaklar altına alınmasına göz yumduk. Bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkmadık. Tabelalardan T.C. ibaresinin kaldırılmasına bile alıştık. Ahmet Kaya’yı protesto eden sanatçılardan söz ederken, “Ulan” diye hitap eden başbakanın hakaretini Türk Milleti olarak sineye çektik. Türklüğümüzle, hangi yüzle öğüneceğiz?

Öğünecek değil, utanılacak şeyler yaşanıyor bu memlekette.

"İki ayyaşın yaptığı yasa muteber de, dinin emri neden reddediliyor?" diyen; “iki ayyaş” sözleriyle İsmet İnönü’yü ve Atatürk’ü hedef alan başbakanımız, cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor.

Mecliste,” Kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim görmesine karşıyım.” diyen milletvekilleri, halktan sevgi ve saygı görüyor.
PKK’nın saldırılarının, giriştikleri terör faaliyetlerinin “ aktivite” olarak görülmeye başlanmasına, kendilerine d e “ aktivist” denmesine Türk Milleti sessiz kalıyor.

Milli Eğitimin amaçlarından; “Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı öğrenci yetiştirmek,” maddesinin çıkarılmasına, Türk Milleti boyun eğiyor.

PKK’ya şefkatle yaklaşıp, gezi parkı olaylarına katılanlara “ bölücü, terörist” sıfatları verilirken vatandaş, yeni Hürrem karakterini eskisiyle kıyaslıyor.( Ben de dahil.)

Başbakanı eleştiren köşe yazarlarının, yazdıkları gazetelerden kovulması, artık herkese normal geliyor. Sen de başbakanı eleştirme(!) kardeşim!

Çocuklarımızın okuduğu masal- öykü kitaplarındaki gayrımüslim masal kahramanlarına namaz kıldırılması, “ selamünaleyküm” dedirtilmesi, Türk Milletini hiç rahatsız etmiyor.

Hemen hemen her tv kanalının, gazetelerin iktidarın borazanı olması bize olağan geliyor. Bitaraf olmazsan, bertaraf olursun.
Vatandaşa “gavat” diyen vali, hâlâ bir ili temsil edebiliyor, başbakan valiyi yedirtmiyor, vali görevinin başında kalabiliyor.

Törenlerde saygı duruşunun sadece şehitlerimiz için yapıldığına, Atatürk’ten söz edilmediğine tanık olan vatandaş susuyor.
“Türk Milleti” yerine “ bu millet “, “Türk Bayrağı” yerine “ bu bayrak “ diyen; Atatürk’ü ağzına almayan (kazara, hariç) ve genelde milli bayram törenlerine katılmayan başbakanımız, Cumhurbaşkanı olma hayalleri kuruyor, yüzde elli halk desteğinden dem vuruyor.

Bu gün, bu memlekette kız, erkek sınıfları ayrılsın mı tartışması yapılıyor.

“Genç kayınvalidesi olan damatlara, kayınvalidelerinin elini öperken, cinsel arzularına hakim olmayı, eğer hakim olamıyorlarsa el öpmemelerini öğütleyen, erkeklere sapık muamelesi yapan, onları seks düşkünü olarak gören bir din adamı bu memlekette Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı (eski) yapabiliyor.

Kısacası; millet olarak suspus olmuş durumdayız, üzerimizde ölü toprağı var. Hal böyle iken, “Ne mutlu Türk’üm diyene,” diyemediğimize nasıl üzüleyim? Yukarıda yazdığım çarpıklıklara sessiz kalan milletimin ferdi olmakla nasıl öğüneyim? Kan kusarken, nasıl kızılcık şerbeti içiyorum diyeyim? Türk Milleti olarak, içine düştüğümüz durum ortada. Acizliğimiz de ortada.

Sözün kısası; “ Ne mutlu Türk’üm diyene.” demeye, hiçbirimizin zaten yüzü yok.

Başa Dön