Bir insanın kendine merhaba demesi bazen o kadar zordur ki!Çünkü en iyi tanıdığıdır kendisi.Neyi isteyip nelerden kaçtığını o kadar iyi bilir ki;bu durum onu korkutur(yani kendisinden korkar insan).Farklı şeylere yönlendirir hafızasını,kendisinden başka bir hâl arar her zaman.Sorunlar yumağı olmalıdır yaşamı;ama saf dışı bırakmalıdır kendini.Sorunun kaynağı başkaları olmalıdır ve kendisi masum.Böyle görüp böyle yaşamak belki de daha huzur vericidir.Yaşamla kopuk,bir o kadar da içiçe olmak ister.Mevsimleri tüm ruhuyla hissetmek ama aynı şekilde ondan yakınmak.
Neden hep bir günah keçisi arayıp dururuz acaba kendimizin dışında?Gerçekten olmak istediğimiz kişi olmak için ne kadar emek verdik veya veriyoruz?Gecenin karanlığı,gündüzün aydınlığı diyoruz,armudun sapı üzümün çöpü misali.Renk buluyoruz yaşama ve ölüme;ya beyazı yakıştırıyoruz ya da siyahı,renksiz olabileceği aklımıza gelmiyor hiçbir zaman.Aynı anda hem sevinci hemde hüznü içimizdeki tahta oturtuyoruz;yüreğimiz bile afallayıp kalıyor bu duruma.Yüreğimizin ve cebimizin aynı anda hem çok yoksul hemde çok varlıklı olmasını istiyoruz.Alıntıları yakıştırabiliyoruz çok doğal sözlerle birçok şeyi anlatabilmek varken yaşamda.İyi ile kötünün,güzel ile çirkinin,siyah ile beyazın,acı ile mutluluğun hiçbir zaman bir araya gelebileceğine inanmıyoruz.Ya iyideyiz ya kötüde,ya güzelde ya çirkinde,ya siyahta ya beyazda,ya acıda ya da mutlulukta;arası yok diyoruz.Melezleştirmiyoruz hiçbir şeyi.Bir şey ya vardır ya da yoktur deyip kestirip atıyoruz.İhtimalleri yok ediyoruz yaşamda.....
Bence yazık ediyoruz kendimize!Ne dersiniz ortada yaşamayı denesek mi?
Nereden Başlamalı Yaşama?
Mevsimleri tüm halleriyle yaşamak istiyoruz ama;aynı şekilde mevsimlerden yakınıp duruyoruz.Her defasında mevsimlerin kendilerine özgü güzelliklerini unutuyoruz...