Öldüğümü Farzettim

Saçlarım alnıma döküldü...........

yazı resimYZ

Evde yalnız olduğum bir gündü. Nedense birden ölüm geldi aklıma. Her zaman, sevdiklerimin yokluğunu; onların yokluğunda ne yapacağımı düşünürüm, ama bu kez kendi yokluğumu düşündüm. Bir an için öldüğümü farzettim......... Ölsem, annem, babam, kardeşlerim, kızım , eşim, arkadaşlarım ne yaparlar acaba? dedim. prefix = o /

Yokluğumda uzaktan, yakınlarımın neler yaptığını izledim. Ölümümün; dünyada hiçbir şeyi değiştirmediğini, yakınlarımı pek etkilemediğini gördüm. Ne kadar sıradan biriymişim meğer. Dünyada herşey sağlığımdaki gibiydi. Yaşam devam ediyordu. Bir tek ben yoktum,o kadar. Öğrenciler okula, çalışanlar işine gidip geliyorlardı.Televizyonlar normal yayınlarını sürdürüyorlardı. Çöp arabası her zamanki gibi, akşama doğru geliyordu evimin önüne, çöpü alıp gidiyordu. Arkadaşlarım gün adını verdikleri gezmelerini yapıyorlardı. Zaman zaman, yazdığı şiirleri bana telefonda okuyan arkadaşım, hiçbir şey olmamış gibi şiir yazmayı sürdürüyordu. Ama yine de vefalıydı. Adıma şiir yazmıştı, yokluğumun kendisini nasıl etkilediğini anlatmıştı bir şiirinde. Sevindim!...... Demek ki şairler vefalı kişiler.

Ablam, kardeşlerim eskisi gibi yoğun iş temposunda idiler. Acıktıklarında yemek yiyorlar, susadıklarında su içiyorlardı. Normal yaşantılarını sürdürüyorlardı. Sankine ben ölmüştüm, ne de onlar beni kaybetmişlerdi. Ağır yaşam koşulları, yokluğumu unutturmuş olmalıydı onlara. Yoksaböylesine bir kalemde silip atamazlar beni.

Evimde bazı eşyalar değişmişti. Koltuklar, kanepeler farklıydı. Son öğrencilerimle çektirdiğim ve bilgisayar masamda duran fotoğraf yoktu. Vestiyerde ne hırkam vardı ne yağmurluğum. Ayakkabılarım kalkmış, onların yerine başka bayan ayakkabıları konmuştu. Banyoda; saç fırçalarımı, fön makinemi, deodorantımı de göremedim.

Eşimin yanında bir kadın vardı. Bendengenç ama çirkin bir kadın. Güzel görünmek için çok çaba vermişfakatbu konuda hiç de başarılı olamamış bir görüntüsü vardı. Kanepeye yanyana oturmuşlardı eşimle. Sağlığımda, hiçbir kadını eşime bu kadar yakın görmemiştim...Eşimçok mutlu görünüyorduyanında Beni çoktan unutmuş bir hali vardı. Birlikte televizyon izliyorlardı.Bunu pek yapmıyorduk sağlığımda. Çünkü tv izlemeyi pek sevmezdim.

Ama eşimin mutlu görüntüsüne hiç inanmadım, inanmak istemedim. Otuz yıl yanında olan, yatağını ve bedenini ısıtan, birçok şeyi paylaştığı bir kadını, bir kalemde silip atmak öyle kolay olmamalı. Ben onun eskimiş ayakkabısı gibiydim. Biraz deforme olmuş, ama ayağının şeklini almış ve o nedenle en rahat edebildiği ayakkabısı gibi. Hiçbir yeni ayakkabı içinde rahat edemez o. Eski ayakkabısını arar, biliyorum.

Yayın evlerinden geri çevrilen, basılmamış şiir, deneme, öykü dosyalarım; çalışma masama bitişik kitaplıktakiraflarda yoktu. En çok onlar için üzülüyorum. Öksüz bıraktım onları. Acaba noldu onlara? Okuma gözlüğümü de göremedimher zamankiyerinde......Benden hiç bir iz yok ortalıkta.

Her gün başına oturduğum bilgisayarıma bir örtü örtülmüştü. İşlemeli, güzel bir örtü.Oysa ben onu hiç böyle gizlemeyi düşünmemiştim. Her gün birkaç saatimi onun başında geçirirdim. Zavallı bilgisayarım. Nasıl da sessiz ve hareketsiz. Neler ettim ben ona. Kırkımdan sonra öğrendim onu acemice kullanmayı. Kaç kez isyan etti bana, kilitlendi. Dilinden anlamıyordum çünkü. Ama sonaylarımda oldukça iyi geçiniyorduk.

Sonra babamı gördüm. Sakalları iyice uzamış, yüzündeki çizgiler daha da derinleşmişti. Bakışlarını belli bir noktaya dikmiş, dalıp gitmişti. Hep kendisini kaybetmekten korkardım sağlığımda.Yüreğinin, evlât acısıyla böyle kavrulacağını hiç aklıma getirmemiştim. Avcuna sıkıştırdığı mendil ilişti gözüme. Canım babacığımın benim için göz yaşı döktüğünde kullandığı, gözyaşlarını gizlediği mendil..

Kızım, genç yaşına rağmenolgun bir kadın görünümündeydi. Yorgun, bitkin, üzgündü. Gözleri kan çanağına dönmüştü ağlamaktan. Kendisiyle birlikte ağlayacak, acısına ortak olacak bir kardeşi olmadığı için, bunu kendisinden esirgediğim için, bana kızıyor olmalıydı. Odanın duvarlarında fotoğraflarım vardı. Bu fotoğrafların birinde; kızımla başbaşa vermiştik. Hatırlıyorum, piknikte çekilmişti bu fotoğraf. Kızım henüz ilkokula gidiyordu. Rüzgâr saçlarımızı uçuşturmuş, bir kısmını yüzümüze indirmişti. Hattabu fotoğraftaki perişan halimizi gören ve o zaman henüz beş- altı yaşında olan yeğenim; Hala! Bu fotoğrafı çektirdiğinizde siz çok mu fakirdiniz? diye sormuştu. Öylesine perişan bir görüntümüz vardı fotoğrafta.

Öğrencilerimhayal kırıklığına uğrattılar beni. Çoğu, ölümümden habersiz görünüyordu. Benden aldıkları ilkfeyzi, coşkuyu, azmi çoktan unutmuş gibilerdi. Sanki ömürlerinin beş yılını benimle birlikte geçirmemişlerdi. Onların gözünde; yaşını başını almış, yıllarca öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olmuş, hatta belki de yaşlı bir öğretmendim ben. Onlara göre, yaşım öyle büyüktü ki.

Giysilerimin hiç biri yoktu gardıropta. Öğrencilerimin karşısına özenli bir şekilde çıkmakiçin ne çok giysi alırdım sağlığımda. Hiç biri yok şimdi. Öğrencilerime veda ederken üzerimde olan, her giydiğimdebana okuldaki son günümü hatırlatan kırçıllı lâcivert takımım yok. Kahverengi döpiyesim, bej döpiyesim, kemik rengi döpiyesim de yok. Ya o çeşit çeşit çantalarım? Onlar nerdeler acaba? Bir çantam vardı, büro tipi, kahverengi. O çantamı çok severdim. Çok büyüktü. İçine, aklıma ne gelirse koyardım. Öğrencilerime lâzım olur diye yara bantları, kâğıt mendiller, kurşun kalemler, saçı dağılan öğrencilerin saçlarını toplamak için tokalar, daha neler neler. Bu çantayı taşımaktan sol elimin avcu nasır tutmuştu. Emekli olduktan bir süre sonra, bu nasır kaybolmuştu. Çok üzülmüştüm. Mesleğime, öğrencilerime ait bir işareti kaybettim diye.

Evimin pencere kenarlarındaki, bahçedeki çiçekler bakımsızdı. Belli ki onlara, vitamin hapı veren yoktu. Kendi vitamin haplarımdan verirdim onlara. Onlar da çoştukça coşarlar, renk renk açarlardı. Şimdi ise sararan yaprakları, solan çiçekleriyle kötü bir görüntü veriyorlar.Yokluğum, hemen belli oluyor çiçeklerin görüntüsünden.

Peki ya arkadaşlarım? En çok onlar şaşırttı beni, en çok onlar hayal kırıklığına uğrattı . Sohbetlerinde adımhiç geçmiyordu. Beni çok sevdiğini sandıklarım hatta emin olduklarım bile, yokluğuma çoktan alışmışlardı. Birlikteyken anlattığım fıkralara gülenler, sohbetimi tatlı bulanlar sanki onlar değillerdi. Hiç birini üzgün görmedim.Yokluğum, televizyonda severek izlenen bir dizinin sonu gibiydi sanki onlar için.Yapımcılar ya devamını çekerler ya da onun yerine yeni bir dizi yaparlardı. Bana olan sevgileri; bu kadar mı yüzeyseldi, bu kadar mı pamuk ipliğine bağlıydı?

Mektuplarıma üzüldüm. Bana gelen ve açılmamış mektuplarıma. Biri, seksen yaşındaki bir erkek arkadaşımdan gelmişti. Aramızda, otuzdan fazla yaş farkı olmasına rağmen çok iyi anlaştığım bir arkadaştan. Diğer mektup, asker mektubuydu.Yüzünü bile görmediğim, sesini hiç duymadığım bir delikanlıdan gelmişti. Bir şiir sitesinde tanımıştım onu. Şiirlerimi okumuş, bana ileti göndermişti. Zaman zaman yazışıyorduk. Kendisi askere gidince, mektuplaşmaya başlamıştık. Kendisine yazdığım mektuplarla; asker ocağında duyduğu ev, aile, anne özlemini hafifletmeye çalışıyordum. Şimdi, mektubuna yanıt alamayınca, kimbilir nasıl üzülecek. Kendisini ihmal ettiğimi sanacak.

Peki ya annem? Annemi zor tanıdım. Nasıl değişmiş! Birden yaşlanmış. Baktığı yeri görmüyor gibi. Seccadenin başında namaz kılıyordu. Gözleri, çukurlarına iyice çekilmişti. Omuzlarına yüklenmiş bir ağırlığın altında eziliyor gibiydi.....Sonra kalktı seccadeden. Adeta iki büklüm oturdu kanepeye. Gözlerinin pırıltısı yok olmuş. Yokluğuma en çok üzülen o. Yokluğumun en çok etkilediği kişi o. Annemim kalbini, beynini okuyorum adeta. Kendisinden önce çekip gittiğim, onun sırasını aldığım için kahroluyor.

Ölümümün; arkamda bıraktığım, çok sevdiğim birçok kişi için, hiç de dayanılmaz olmadığını anladım. Sağlığımda; birçok kişi için çok değerli, vazgeçilmez, yokluğuma dayanılmaz olduğumu sanırdım. Nasıl yanılmışım!

İşte bu düşündüklerim, - güya- bu gördüklerimden sonra, ölümden daha da korkar oldum. Ayrıca, varlığımın, birçok kişi için pek de değerliolmadığını anladım. Yalancı sevgi ve dostluklarainanmakla ne kadar hata yaptığımı da........Demekki, birçok kişi için ben bir hiçim! Yazık!

26 / Eylül / 2003

Yorumlar

Başa Dön