Filizlerimi alaşağı eden bir sağanakla başladım güne.
Ocak ayının soğuğu sobanın yalazını bastıracak nerdeyse.
Kuşlara yem sunmayı savsaklamışım. Boş pencere önüne
konup konup uçuyorlar. Bugün bana, aç gelen, yine aç dönüyor
gerisin geri:
Yeni ileti yok!
Üşümemi bastırabilmek için sıcak anılara kaçmak, tutunmak
istiyorum. Sıcak havaların üstünde sıcak kanatlarla uçtuğum
yazın günleri... Sıcak yatağımızda uyumama inatlarımız...
Sıcak soframızda gözgöze dalıp kalarak soğumaya unutulan yemek...
Kaçmak-tutunmak istiyorum:
Yeni ileti yok!
Bana yazdıklarını-ona yazdıklarımı dönüp dönüp tekrardan okuyorum.
Satıraralarına dek okuyorum. Tüm sözcükleri sıkboğaz ederek okuyorum.
Dili aşan bir dil var karşımda şimdi. Bir anlamlar cümbüşü; başdöndürücülüğünden başım dönüyor...
Yeni ileti yok!
Bir şamar bu!
Profosyonelce atılmış bir şamar bu!
Önü-sonu düşünülmüş, iyicene hesaplı-kitaplı...
Belki de, şeytanın başının altından çıkmış bir planın kurbanı oluyorum.
Soğuk bir hastalığa yakalandım, üşüyor titriyorum.
Üstelik, nevrozum da nüksetmiş. Olduğumdan daha deli olabilirim heran.
Örneğin, kaybettiğim maskemin yerine yüzümü boyamaya başlayabilirim.
Eski çaputlar-çerçöp ile, insan figürleri çatmaya kalkışabilirim.
Kâlbimdeki ana arteri kapatabilirim trafiğe...
Yeni ileti yok!
Herkes gündelik yaşamın hay-huyunda, herkes işinde-gücünde;
mutlular mutlu-mutsuzlar mutsuz. Ama yine de insan gibiler.
Ben, insan gibi olamıyorum.
Kimse görmüyor ama ben farkındayım ‘büyük son’un,
o kıyametin gelip-çattığının.
Fırınların önünde ekmekler kuyrukta beklemekte,
fırın raflarında ise insanlar salkım-saçak.
Belediye hoparlörleri sonuna kadar açık ampliden, Kur’an-ı Kerim
yayınlamakta. Rafların dışında kalabilmiş tek-tük insancıklar,
sese yakalandığı yerde çatlayarak yok-oluyorlar.
Ha-bire can süpürüyor caddelerden çöpçüler.
İnsanlık toz-duman içinde
Yeni ileti yok!
Bilinç-en-üst-durumda:
“Aşkın Ömrü Üç Yıldır.”
Üüüüüüf! Kaç üç yıl!
Cehennemi aldatmaca revaçta hâlâ:
Cinsellik başka, aşk başka...
Ve ömrü üç yıl...
Yeni ileti: Ömür uzun, aşk kısa...
Başımı ve ellerimi kaldırıyorum göğe ve orada yazılanları
son kez okuyorum: İhtiyarlık, gençlik şiirinden ardakalan
boş sayfadır.
Ömür uzun, aşk kısa.
Duman yayılıyor, yükseliyor ve yutuyor herşeyi.