Özgürlüğe Kaçış

Bir Özgürlüğe Kaçışın Hikayesi...

yazı resim

Bir yamaç. Altın yemyeşil çimen , üstün masmavi sema , sırtında bir dağ ve bembeyaz kar. Koşuyorsun varlığa. Kurtuluyorsun yokluktan. Artık senin hiç vazgeçmediğin bir umudun var.

Koşuyorsun. Soğuğu , karanlığı aşıyorsun. Üzülmüyorsun da hiç. Niye üzülesin ki. Sen feraha kavuşuyorsun. Sonra başını kaldırıp denizimsi gökyüzüne bakıyorsun. Yaşamayı anımsatıyor sana.

Hatırlıyorsun. Bir zamanlar yaşadığını düşünmeye başlıyorsun. İçin birden bir heyecan kaplıyor. Birden artık o günleri özlemediğini fark ediyorsun. Çünkü oraya koşuyorsun. Huzurun ve dinlenmişliğin tam ortasına. Gökyüzü sana canlılık arkandaki dağ güven veriyor. Bu gücü kalbinin en derininde hissediyorsun. Daha bir kıvançla koşmaya başlıyorsun. Şimdi daha olumlu düşünebiliyorsun.

Düşünüyorsun. Güzeli , yaşanmaya değer olanı , toprağı eşeleyen buğdayı , taşta yetişen ağacı , kayayla kucaklaşan denizi , ormanları okşayan rüzgarı , en ücrayı ısıtan güneşi , geceye buselerini değdiren ayı , hayat olan , aynı zamanda hayat veren her şeyi düşünüyorsun. Düşünebiliyorsun artık. Kalbin aklına , aklın bedenine hakim oluyor.

Sonra yerdeki çimene bakıyorsun. Var olmayı düşünüyorsun. Sana hayat veren şeyleri düşünüyorsun. Damarlarında gürleyen taze kanı , ferle gören gözlerini , iştahla koku alışını , titremeden duyan kulaklarını , neşeyle mırıldanan dilini.

Yaşadığını düşünmüyorsun artık. Biliyorsun çünkü. Tereddüdün yok. Güveniyorsun kendine. Korkmuyorsun yok olmaktan ve karamsarlığa düşmüyorsun.

Birden duruyorsun. Senin arkana doğru uzanan çimenler ve gök yüzü de duruyor. Arkana dönüyorsun. Az önce önünde küçüldüğün dağ şimdi çok uzakta ve daha küçük. Başındaki soğuk karlar çekiyor dikkatini. Yakınında bu kadar güzel görünmediğini anlıyorsun. Şimdi seni korkutan dağ bile sana hoş görünüyor. Kendi kendinin efendisi olduğunu biliyorsun artık. Sonra arkanı dönüp yeniden özgürlüğüne koşuyorsun.

Başa Dön