To Eren ...
İkiyüzonüç gündür babayım .
Baba olmak bisiklet hayali kurmak için gerekli bir ünvan değil aslında. Sadece mama yapmayı öğrendikten sonra yedirmeyi de başarıp , yattığında uykuya dalma aracı olarak da kullanılabilir.
Ne renk olmalı bisiklet ?
Mavi mi ?
Beyaz mı ?
Büyüdüğünü görmek mi oğlunun ?
Yoksa kendi bisikletine duyduğun özlemi oğluna sıçratmakmı ?
Uyku yeni uyumuşken , uyanık kalmanın verdiği keyfi kaç romana sığdırabilir , kaçıncı sayfasında uykuya gerçekten dalabilirsin .
Uyandığında bisikleti yanı başında görme ihtimali ile saçlarının beyazlamış olması gerçeği arasındaki fark nedir ?
Erişte pilavının başına otururken, ekmeğin senden aç olmasının doyumsuzluğun olduğunu nezaman itiraf edeceksin ?? Tüm kalemler senin itiraflarını yazmaya hazır halde beklerken , senin mürekkeplerin hala bir balık mı ?
Oğlunla aynı dili konuşmak için kendine çocuk olma şurupları alır , kimseler yokken içersin . Şuruplarını iyi sakla daha 15 yıl içeceksin onları . Her sabah gün ağarırken aç karnına bir ölçek ..
Bir canlıyı uyurken izlemenin yarattığı sessiz olma gerekliliği geceyi yırtar. Yırtarken hiç ses çıkarmaz . kedi gibidir. Sen uyurken dolaşan kedinin ruhunun sana geçtiğini bilmeden izlersin uyuyanı.. Uyandırmamak için bebek olursun . Usulca yatarken geceye , sağdan sola dönüşler yaşayamazsın .
Sırtına soğuk gelmesin diye ..
6/8 lik ritmler yazarsın geceye , ne bir eksik , ne bir fazla ..Bir ileri bir geri gelir beşiğin gıcırtısı. Senfoni olur , dinlersin.. Hiç bitmeyecekmiş gibi duyduğun beşik sesini . Sadece kediler duyar içindeki gırıltıyı...
Gece uyanırken , şurubunu içer uyursun ...