http://www.geceydi.com/image.php?u=4&dateline=1170763106
PARMAKLIKLAR ARDINDA MÜEBBETE MAHKUM İNŞİRAHLARIM…
Ağlama…
alfabemin boğazına duruyor yaşların. Vurma sırtıma. Yutkunsam oturacak yüreğine lügatimin. Yutkunmasam sel alır sözcüklerimi…
vurduğu ceylanın başında yas tutan bir avcı değil sözlerim. Bilirsin, saplanan her ok’ta yerine can kaybederim …
Sus ne olur, ağlama…
bir yanardağın isyanı gibi lav hararetinde her damla. Yakıyor önüne kattığı her şeyi. Oysa ben, günbatımlarına aşinayım gözlerinde yakamoz yakamoz… istemem yağmurları!.. çek bulutlarını semasından lügatimin! Kurşunluyor her damla denizimin parıltılarını…
hiçbir zaman alenileşmeyecek gizli inşirahlar büyüttüm içimin parmaklıkları ardında müebbete mahkum… iki şahdamarı var sevdamın; sol bileğimde fethedilemeyen topraklarımda çıkan isyan, boynumdaysa bir ihanetin kan lekeli kılıcı…
cennet ne yanım, cehennem ne yanım, meçhul… puslu bir Araf’tayım nicedir…
kendime anlatamadıklarımı nasıl anlatırım ki kendimin üç kentine?... içimdeki acıya lal tüm lisanlar… ki prangalar öldürmüş kalemimin reflekslerini. Düşe kalka yürüyen, dizkapakları paramparça bir çocuk izleri bırakıyor kağıtta…
kan sızıyor gönlümün satır aralarından…
Yar’dan Yar-a düşmekten açılan yaraları sarar mı acep YaR-aDaN?...
]