Dört küçük pencerem var benim
Dördü de biribirinden büyük,
Dördü de biribirinden farklı,
Tam dört küçük pencere...
Birinci pencereden bir beni görürüm,
Ikinci pencereden yagmuru ve kusları,
Üçüncüsü buguludur her zaman,
Hiç birseyi göstermez.
Dördücünden de yalnız sen gözükürsün bana.
Yalnız sen...
Bir gün dördüncü pencerem kırılırsa senden degil,
Sokakta top oyayan çocuklardan bilirim.
Çünkü eminim ki sen ne kadar da haylaz,
Ne kadar da yaramaz olsan o pencereyi kıramazsın.
Kendini çok zorlasan bile ancak çatlatmaya yeter güçsüzlügün.
Bilirim ki soguk kalbin sıcak ellerini bastırır her zaman.
Hani o ellerimi tutan sıcak ellerin var ya onlar iste.
Sen belki kabullenmezsin kalbinin soguklugunu ama,
Yalnız ben bilirim beni temmuz da bile titreten soguklugu.
Ne bu sence ?
Ask mı ?
Yoksa saçmalık mı ?
Ne olursa olsun adı,
Seni bana hatırlatıyorsa her saçma düsünce,
Adı da önemsiz o zaman bence...
Sen aglamayı bilirmisin ?
Ya da aglatmamayı ?
Gözlerinden akan sahte damlaları
Göz yası zannettiysen simdiye kadar,
O zaman sen gülmeyi de bilmiyorsun.
Dudaklarında gözlerin gibi hep aldatmıs seni.
Aglayamayan, gülemeyen ve en önemlisi sevemeyen yalancı.
Ya-lan-cı.....