Pisuar

Gerçekleri görüpte konuşamamak, konuşupta görememekten her zaman daha acı verir insana. Savaş insanın vücudundaki tümör gibidir, yavaş yavaş etrafındaki organları da sarar.

yazı resim

Hertarafta yabani mantar gibi türemiş kırmızı tabelalı yemekhanelerden birine girdi. Ne zaman tuvaleti gelse bunlardan bir tanesini kullanırdı. İnsanın iştahını açan bir müzik eşliğinde pisuarın önünde durdu ve tuvaletini yapmaya başladı. Sarı ve sıcak gözleri şüpheli şüpheli etrafta geziniyordu.
Dilsizdi. Gece gördüğü kabus aklına geldi:

15 yaşındaydı. Silah sesleri geliyordu. Kulağının içinde patlayan seslere tahammül edemiyordu. Kurak bir arazide tek başına bir ağacın altında seslerden korunmaya çalışıyordu. Rüzgar, ağzını açtığında küçük dilini kıpırdatan şiddetteydi. Ağacın gövdesine tutunmak istedi ama bir türlü başaramadı. Toprağı eşelemeye başladı ağacın ince köklerinden birtanesine ulaşıncaya kadar eşeledi ve ona tutundu. Rüzgar gittikçe kuvvetleniyordu. Sıkıcana tutundu, ayakları havalandı. Her patlamada gözlerini kapıyordu.

Uzun süre ağaca böyle asılı kaldı.

Karnı acıktı. Ateş açanların hava karardığında uçaklarından attıkları yiyecekler yere düşüyordu ama ellerini bırakamadığı için onlara ulaşamıyordu. Tanrıya yalvarmak istedi, gökyüzüne baktı ve yıldızları saymaya başladı: 1, 2, 3...47, 48, 49, 50. Vazgeçti. Duraksadı.

USA VURDU.

Karar verdi ve bu rüyadan kurtulamak için kendi içinde avazı çıktığı kadar bağırdı. Uyandığında ağzı açık, sessizliğe sessizlik katan çığlığını dinliyordu.

Rahatladı, fermuarını çekti ve gitti.

Murat Sayım

Başa Dön