İki elimin arasına sığabilecek büyüklükte bir dünyam var.
İnsan okyanusunun ortasında,
Dört tarafının canlıların çevirdiği,
Bir ada gibi,
Burası benim adam,
Öylesine güzel, öylesine bana ait ki bu ada,
Yalnız falan değilim burada
Benle ben, yaşayıp gidiyorum.
Birbirine benzemeyen on parmağım var,
Onların bana anlattığı öyküleri okumakla yetiniyorum.
Hem yalnızda değilim
Ara sıra sizin gibi göçmen kuşlar geliyorlar
Benim adama gelip konaklıyorlar
Uzun göç yolu üzerinde soluklanıyorlar
Yazdıklarımı okuyup,bir nefes alıyorlar
Bazıları da yumurtalarını bırakıyor bana,
Avucuma…
İlham alıyorum onlardan,
Sonra bana bıraktıkları duygu,
Kabuğunu çatlatıp sözcük oluyor,
Kanatlanıp uçup gidiyor
Her giden, adından bir hayat kıpırtısı bırakıyor bana,
Yazdığım her yazı bir tohum oluyor,
Ekiyorum kendi içime,
Filizleniyor, büyüyorum.
Ağaç oluyorum, kök salıyorum.
Hayatın yorduğu kuşlara, tutunacak dal oluyorum
Sonra bir bakmışım büyümüşüm,
Çoğalmışım.
Ağaçlar orman olmuş
İçimde sular göller oluşmuş içimde,
Ümitleniyorum.
Belki diyorum,
Belki benim adama artık, sadece göçmen kuşlar gelmez,
Belki, birileri de yerleşir diyorum.
Seviniyorum
Bu yüzden kışa hazırlık yapan karıncalar misali,
Hazırlık yapıyorum,
Kendi adıma, adamı güzelleştirmeye çalışıyorum
Çiçek ekiyorum mesela,
Pazardan parayla alınmış değil,
Gizli bahçesinde yetiştirilmiş
Bir avuç dolusu çiçek
Sahibine vermek için
Bir ev inşa ediyorum,
Adama yerleşen kuşum üşümesin diye
Sıcak ülkelere göç etmesin diye
Bilmiyorum, burası benim dünyam,
Bir avuç dolusu toprak,
Belki de içinden gürül, gürül hayaller doğan
Bir avuç dolusu dağ,
Ama benim dağım,
Dedim ya burası benim.
İstediğim gibi hayal eder
Ve o şekilde biçimlendiririm.
Çünkü,
Çünkü burası benim.