Yılan değil ki bre insanoğlu.Her kopuşunda kendinden yeni bir parça çıkarsın.Aksine her yenilgide eksiliyor.Eksilmese bile tırpanlıyor kendini.Eksilmek belki var olabilmenin ana yasası.Bir kadın ki doğurgandır.Ama bir erkek de mert ve sözünde duran.Ruhani tırpanlar zamanında bir sessizlik çöker bereketli ruhlara.Kadın doğurgandır.Kendine döner.Adam merttir,yüreklidir.Dansöz olur,vaz cayar,keyfe keder.
Kayıp ruhlar çoğalır bu zamanlarda.Kimisi görmezden gelir,sular seller gibi akar gider hayatın akışına.
Sana inanasım var dedim.Şu sıralar. Ben kendimi tırpanlasam da sana inanasım var.Çok hevesim de kalmadı belki.
Çok da alışmışım belki öylesine yaşamaya.Hem kolay da geliyor böylesi.Ne bir eksik ne bir fazla.Çok da stabil. Kendi özgür yaylam da yitik gönül bahçemde at koşturuyorum.Genç bir erkeğin elzem duygularından daha çok kumarbaz kılınan bir sevgi de değil artık zamanım.Yok öyle bırakmış da değilim kendimi.İnsan her yenilişte başını musluğa dayar gibi uyanıyor.Birden kendine geliyor.Sonra zaman geçtikçe ne bir eksik ne bir fazla diyor...
Ben gerçeğe daha yakınım.Olgunlaşmış bir
meyveyim. Koparılmak için beklemeyen,kendiliğinden kendi ağırlığınca düşen,düşme zamanını bekleyen.Bir meyve. Kimi zaman hiç düşmeyecek kadar da beklentisiz.Her insan ruhani tırpanlardan sonra dalında kendi ağırlığınca olgun bir meyve...
Bekliyor düşmeyi.Çünkü güneş yaktı bizi,Kavurdu, sert rüzgarlar.Yağmur ilk can suyumuzu verdi.Dirildik öldük.Öldük dirildik.Nice zamanlar geçti.Ayakta kaldık.Ağırlığımıza kavuşuncaya kadar,dalımızdan düşmeden düştük.Oysa hep tutunacak bir dal vardı.Biz daldan düşmedik,kendi içimizden düştük.