üstümde geçmişle dost sabır taşları
sabaha doğru azap merdivenlerini tırmanırken
alacakaranlık gökte meraklı yağmur bulutları
öfkeyle çığlıklarını duyurdular ağlamayı beklerken
kokuşmuş odalarda fuhuş merasimi melodiler
akşamdan kalma yorgunluğuyla vücudumu gezdiler
sararmış koridoru zaman karanlığına gömüyordu
aydınlığın belli belirsiz ağıdı yol gösterdi ilerden!
yarı açık kapılarda kararsızlığın titrek durgunluğunu
içeriden ürkek mizacıyla türban bağlamış ışıklar hissetirirler
köşelere gizlenmiş ifrit sessizliğinde
sabaha karşı uzun tırnaklarıyla kudurmuş mahluklar belirdiler
bir yudum içki kadar cazibedar ve kısa arafta bekleyen saf çocuklarım
ruhumun dibinde çırpınırken yöneliyorlar isteksiz bir yasa;
rengarenk bezlerle süslediğim dilek ağaçlarımı
gün ağırırken boyuyor gerçeğin soğuk kızılına