kim oluyor O,
elbet O değil,
olsaydı hükmedecekti
bana ve yüreğime.
nerede yatıyor O,
yumdu fani gözünü,
kaderin gölgeli yapraklarında.
doğumu kadar olgun
yazılan kaderi az ötededir,
hoş adımları dünyamızı öğretir.
o ilahî düşünce,
bir türbeye götürür bizi,
baştan sona parıldayan
onun billur tenine.
tesadüf ediyorsun ona,
bahtiyarlığımı ısmarlıyorum ona,
boş öpücükler diyorsun sen ona.
güzelliğini arzuluyorum,
görev diye sahiplenmiyor
çiğ yorgunluğunu,
parıldıyan pabuçlarını.
daha fazla birşey,
canfes ipekten, işli güğümden,
kabarık tüyden, pahalı yelpazeden.
bir mağazanın dağınıklığından
daha fazlası, ipekböceğinin didinmesi,
zoraki utanç ya da tavırlı bir gülüş.
bir yüz ki en güzeli,
taşıdığı kendi güzelliği,
hükmediyor tek başına,
geride kalanlara.
bir yüz düşünün,
uğramamış hiçbir kuaföre
ve ak eli değmemiş Doğa'nın ona.
ter-ü taze bir yanak, kanlı canlı,
gerçeğin kalemiyle yazılmış
ve o kadar tatlı bir gerçek okuyana.
Richard Crashaw (1613-1649)
- devamı var -