Yâr diye İstanbul’a aşık olmuşsam eğer,
Hiç görmeden sevmişsem, bu İstanbul’a değer!
Bak! Çeyrek asır oldu.. Hâlâ seni görmedim,
Yine de senin kadar başka yâri sevmedim!
Bu nasıl tutkudur Yâ Rabb! Beni benden eder,
Güneş ve ay utandı.. Halim mecnundan beter.
Hem yol olup hem yolcu, gidelim İstanbul’a
Çektiğim hasretleri sunayım İstanbul’a.
Vuslat kokan güller hep senin bahçende açtı
Şairler senin için birbiriyle yarıştı.
Yâr sultanı İstanbul,
Şiire dökemedim..
Sensiz güneş doğmazmış /
İstanbul, geç öğrendim!
Bir yanda Eyyüb Sultan bir yanda Fatih Sultan,
İstanbul, her haliyle vatan içinde vatan!
En sefil aşklar sende âbâd olup çıktılar,
Yolu sana düşenler bir daha çıkmadılar.
Şu minareler, hepsi “kadim elif”, ey insan!
Arştan ferşe, ilahî bir sadâdır uzanan.
Aşıkların kıblesi, şairlerin dilisin!
Ta ezelden, nihaî peygamber müjdelisin.
Yağmur rahmetliğini
Su da azizliğini
Yitirir belki bir gün,
İşte o dem cihanda
Bir İstanbul görülür..
Sen ki, ay, yıldız ve de güneşlerin meskeni,
Aşkına düşmeyenler tarif edemez seni.
Boğazda simit keyfi yapar fakir çocuklar,
Kaçamak sevdaların şahididir martılar.
Soylu Üsküdar’dan bir ağlama sesi gelir,
Ayasofya’ya tâcı yeniden giydirilir!
Toprağı altın şehir elbette İstanbul’dur,
Surlarda hâlâ bir Ulubatlı Hasan durur!
Topkapı, Sultan Ahmet,
Sonra Süleymaniye
Ve daha niceleri
Aşk kokan İstanbul’dur.
Kalbi elinde şehir! Hâlâ sancı çekersin,
Hasret ızdırabı mı?
Fatih’in özlemi mi?
Yoksa Ayasofya mı?
Nemli gözlerini sil, artık kaldır başını,
Yasını biz tutalım, biz analım adını.
Her minaren bir mızrak, kubbelerin bir kalkan,
Yedi mihraptan Hakk’a ilk duandır ulaşan.
Derunumu eşmeyin benim, İstanbul çıkar,
Hiç görmemiş olsam da İstanbul’a aşkım var!
Gül kokulu İstanbul
Sende bir efsun saklı
Sen, Osmanlı köprüsü,
Mehdinin son türküsü,
İstanbul’u görmeden /
Sevdim, daha ölmedim!
Zafer ŞIK
11-12 Nisan 2005
MERSİN 19:39