Seçin Bir Başlık Sizden Kıymetli mi?

Deneysel Şiir kendini anlatıyor zaten.

yazı resimYZ

Şairin notu: Bu aşağıdakini istediğiniz başlıkla istediğiniz yere kadar okursunuz.Şiir olma kaygısında değildir kendisi.Tarihine aldanmayın.Bu kardeşimi tam On yıldır, belki ellinci yazışım.
Ben söz dinletemedim.Kendisini siz sayın okuyucuya, olduğu gibi
havale ediyorum.Benim artık buna ayıracak sabrım kalmadı.Yendi beni..Alın hayrını görün...(Bu şiir # noktasında ** lı üç satır ilavesiyle biterdi aslında..İsteyen olursa o şekilde bitiririm.Ve kütüphaneye öyle eklenir.Dedim ya yenildim.Genel eğilime bırakıyorum.Aslında sayfadaki hali de ilginç.Sanki Edmond Rostand'ın sirano' su( sirano nun nasıl yazıldığını biliyorum, inadım Türkçeden..) oldum da bu şiir burnuma laf etti.)

Sevgiler / saygılar.

OKYANUS YENGECİ NİN HİKAYESİNİ ANLATMAYA ÇALIŞMAK.(Bir şiiri en iyi onu yazan yorumlar)

ŞİİRİN MUTFAĞINDA BİR YENGEÇ HİKAYESİ.

YAZSAM FAZLA DENEN, YAZMAZSAM BENLE ÖLENLER.

Ben anlatıp desem ki:

Yürüyordu okyanus yengeci yine yan yan,

Kumsaldı yürüyüş güzergahı.

Ne yürüdüğü kumun,

Kaya olduğunu bilirdi, bir zaman...

Ne de, kayayı kum edenin zaman.

O bir yengeçti, işte...

Hepsi hepsi bir balıktı isteği, yiyecek ;

Bir de kendini koruyacak bir kabuk,

Muhterem dalgalardan..( # noktası)

En yakın dostu anlatsa:

Az görürdü gözleri,

Zaten, sadece gördüğünü bilirdi.

Dalgayı bilirdi, kumsalı da.

Ve balığı bilirdi, kabuğu da.

Bilmezdi ki, düşünemezdi.

Ne tehlikenin dalga olduğunu.

Ve koruyan kabuğu da,

Onun getirip attığını önüne.

Fısıldayan sese bıraksak bu anlatma işini de, o söylese:

Bilebilseydi, aynı adresleri,

Aynı duyguyu, aynı tınıyı,

Birim ve herşeydeyim.

Diye fısıldayanı, kulağın dibine,

Elini göğsün güneş ağına koyup,

Şah damarından yakın bir mesafeden.

Adres sorar gibi bir Muhterem' e sorsak ta söylese:

Fısıldayanı, haykıranı, belki bilinmez sesiyle ifade edeni,

Dilerse ışıldayanı, bir görkem ile.

Aynı adresin, farklı tariflerini,

"Tarif nedir ? " bunu adres tanımlarken.

Yengeç nereden bilebilsin, sizin dilinizde..

"O öylesine bir yengeçti işte,

Yan yan yürüyüp gidiyordu sadece."

Eklenirse, bütünlük görüntüsünü,

Avutur belki okuyan için.

Halbuki yeterdi satırlardan daha azı,

Seçiverin uygun ikisini.

Öyle herkese de adres sorulmaz ki,

Karıştırır kafanı, bilmezsen haddini...

Aaaa yalan söylüyor, etkileşim var işte, deyip te ses benzeşimlerini kurcalasak:

Yane yane yürüse peki, bilir miydi yanacağını ?

Sormayın bana...

Bilmem ki ben. Hem yengeçten ne anlarım ?

Gönüller dışında, yaşamıyorum da artık.

Unuttum ben, duruyorsa yazdıklarım, gidin bakın...

Şiiri yengece bıraksak, anlayışlı bir misafir gibi:

İstifa etsem de şiirden,

Yengeç gelip tamamlasa...

Ağzı olsa, dili de olsa,(**)

Daha fazlasını diyemez ki,(**)

Abartıp, yanılmadan...(**) belki de bunları derler ...

- Şimdi buna şiir denmez, deseler,
Ne değişir ki ?
Yalan mı söylediler ?

KARŞIYAKALI AHMET IZMIR 1996 / ISTANBUL 2006

Başa Dön