Sefalet Podyumda

Fakirliği bir yazgı kabullenip kurtuluşun yolunu arama zahmetine katlanmadık

yazı resim

Bir rastlantı sonucu Kanal 7 de yayınlanan bir programa takıldım. Deniz Feneri adındaki bir dernek fakir köyleri gezerek yardıma muhtaç olanlara yardım malzemeleri dağıtırken, yardım görünümü altında İstanbul Gaziosmanpaşa ilçesine bağlı Sultanbeyli’deki Sultan hastanesinin bir ambulansı da bu şova katılmıştı. Sultan hastanesi güya fakir hastalara yardım eli uzatıyordu. Almanya’dan telefonla şova katılan bir izleyici gözleri görmeyen bir köylünün ameliyatı için yardım edeceğini bildirdiğinde hastanenin görevlendirdiği kişi bu ameliyatın 800 marka yapıla bileceğini söylüyor. Ve bunu bir lütuf olarak sunuyor. Hani insaf diye bir söz vardır. Sekiz yüz mark yaklaşık dört yüz milyon liradır. Yaşı doksana yaklaşmış olan kadının gözündeki rahatsızlık, büyük bir olasılıkla katarakttır. Genelde bir yaşlılık hastalığıdır. Çok basit sayılan bir ameliyattır. Pek azının dışında tüm devlet hastanelerinde bu ameliyat yeşil kart la bile yapılmaktadır. Maliyetinin o rakama ulaşmayacağı kanısındayım. Oysa Sultan hastanesi bunu bir lütufmuş gibi sunuyor. O ambulans reklam için değil de gerçek anlamda iyilik içinse bedava yapsın da görelim. Almanya’dan gelecek marklarla değil.
Ekip İzmir’in en uç ve en fakir olan köyüne gidiyor. Köy Bergama’ya bağlı Yalnız Dam köyüdür. Köyün yaşlılar ve çocuklar dışındaki eli iş tutarların kimileri oduna, kimileride başka yerlerde buldukları işe gitmişlerdir. Yaşlı kadınlar seksen yaşın üzerindedirler. Birinde katarak diğerinin de romatizma şikayetleri var. Köy bir dağ köyü. Tarım yoksunu. Oysa köyün arazi yapısı zeytinciliğe elverişli. Taban yerlerde bağcılıkta gelişebilir. Hayvancılık ta gelişmemiş. Evler de bakımsız. Belli ki fakirlik nedeniyle köyden kaçış başlamış ve geride doğdukları köylerini terk etmeme kararı almış yaşlılar kalmış.
Yardım şovu başladığında okul çocukları sıraya girmişler, olgun insanlar gibi bir davranışın içindiler. Daha fazla bir şeyler kapabilmek için arsızlık yapan yok. Zaman zaman televizyonlarda gördüğümüz yardım rezaletine benzer hiçbir davranış yok. Sırası gelen verileni alıp gidiyor.
Fakir insanlara yardım etmek büyük bir erdemliliktir. Bunu şova dönüştürmenin ise erdemlilikle ilgili bir yanı yoktur. Deniz Feneri adlı bu hayır sever dernek elbette takdir edilecek bir davranışın içindedir. Ama yaptığı yardımları bu denli abartmamalıdır. Geniş bir yayın yelpazesine sahip televizyondaki görüntüler bence hoş görüntüler değildir. Fakirlik ayıp değildir. Ayıp olan o insanların fakirliğinin o düzeyde teşhir edilmesidir.
Deniz Feneri derneği gerçekten o insanlara yardım eli uzatmak istiyor mu? Tarihin babası Heredot der ki; Ege öyle bir beldedir ki, onun dağlarından yağ, ovalarından bal akar. Ve o beldede insanlar refah ve mutluluk içerisinde yaşarlar. Görüntülenen köylerde tek bir asma ve zeytin ağacı göremedim. O köyleri incele, hayvancılıksa hayvancılık, bağcılıksa bağcılık, zeytincilikse zeytincilik. Umar neyse ona el at. Ağaç ve bağ yetiştirmek için köylülere gereken parasal yardımı yap, gerisi kendiliğinden gelir. Hem de en kalıcı şekilde. Oluşmasını sağladığınız zeytinlik ve bağlara kocaman levhalar dik. Bu bağ veya zeytinlik Deniz Feneri derneği tarafından köylülerimize armağan edilmiştir diye yaz ki o iyilik kimin tarafından yapıldığı bilinsin ve başka derneklere örnek olsun. Sefaletin adı kökünden kazınsın.
Görme yetisinin neredeyse tamamını kaybetmiş o yaşlı kadına Almanya’dan vaat edilen yardım gelmezse ne olacak. Köydeki bir kişiye uzatılan yardım eli köyde yaşayanların tümüne yeterli olacak mı? Bir kişiye veya birkaç kişiye yapılan yardımlarla köylüler yıllardır yaşadıkları sefaletten kurtulacaklar mı? Gerçekten o görme yetisini kaybetmiş kadın ameliyat için Taaa İstanbul’a götürülecek mi. Oysa Bergama Devlet Hastanesinde de bu göz ameliyatı yapılabilir. Kanımca çok daha ucuza.
Bence hayvan sever derneklerinin yalnızca köpekleri sevmesi gibi bir şey bu Deniz Feneri derneğinin yaptıkları. Yapılan yardımlar kısa süreli refaha neden olur. Oysa refah kalıcı olmalıdır. Bunun yolu da o köydeki insanlara üretim yapmalarını sağlayıcı gerekli desteği sağlamaktır. Gerisi hava cıva. Geçmişte sonradan Ziraat Müdürlüklerine dönüştürülen Ziraat Teknisyenlikleri vardı. Zeytin yetiştirilmesini teşvik için milyonlarca zeytin fidanı dağıtmışlardı. Zeytincilik tarıma elverişsiz alanlarda yapılması gerekirken tarım alanlarına da teşvik edildi. Halk kolay olanı seçip ovaya dikim yaptı. Zeytinlik olması gereken dağlar boş kaldı. Oysa o fidanların Yalnız Dam ve benzeri, tarıma elverişsiz arazilere sahip köylere dağıtılması ve dikiminin teşvik edilmesi gerekirdi. Olmadı. Her zamanki gibi kolay olanını seçtik. Fakirliğin yazgısını alnımıza kendi ellerimizle kazıdık. Yardım severlerin şovunu büyük bir kahramanlık gibi alkışladık. Fakirliği bir yazgı kabullenip kurtuluşun yolunu arama zahmetine katlanmadık. Hele bir anlayabilseydik fakirliğin yazgı olmadığını, fakirliği parça parça eder zeytin ve asma fidanlarının diplerine gömerdik.
Özcan NEVRES

Başa Dön