Sefaletin Batağında

Dün Cumartesi Pazarından alışverişimizi yaptıktan sonra, aldıklarımızı arabamızın bagajına yerleştirirken, arabamızın yanında genç bir kadın durdu. Bir eliyle üç yaşlarındaki çocuğunu elinden tutarken, koluyla bebeğine sarılmış, parmaklarıyla minik mavi r

yazı resim

Sefaletin Batağında
Dün Cumartesi Pazarından alışverişimizi yaptıktan sonra, aldıklarımızı arabamızın bagajına yerleştirirken, arabamızın yanında genç bir kadın durdu. Bir eliyle üç yaşlarındaki çocuğunu elinden tutarken, koluyla bebeğine sarılmış, parmaklarıyla minik mavi renkli bir yeleği tutuyordu. Aldıklarımızı bagaja yerleştirdikten sonra, arabamıza binerken kadın acılı bir sesle eşime,
Abla bana beş yüz bin lira verebilir misin? Dedi. Kadının yüzüne dikkatle baktım. Ola ki pişkinlerdendir diye. Kadının yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Görünen o ki yaptığından utanıyordu. Eşim çantasını açıp istediği parayı verdi. Kadın parayı alınca hemen bakkala doğru yöneldi. Belli ki eşinin ekmek alması için verdiği parayla çocuğuna elinde sımsıkı tuttuğu o yeleği almıştı. Aldıklarımızı evimize taşıdıktan sonra içimi bir azap kapladı. Neden o kadına daha fazla vermedik diye eşimle birlikte kahrolduk. Arabama binip Pazar yerine geri döndüm. Pazarı boydan boya dolaştım ama kadına rastlayamadım. Gece yatağa girdiğimizde ikimizi de uyku tutmadı. Kadının utançtan kızarmış yüzü, ezikliği, hele hele elinde sımsıkı tuttuğu yelek, bir sefaleti simgeleyen bir bayrak gibi, gözlerimin önünde dalgalandı durdu.
Yıllardır kalkınan Türkiye palavralarıyla avutulduk. Bu mu kalkınma? İnsanlar aç, üst baş perişan. Çöp bidonlarından, Pazar yerlerinde, Pazar dağıldıktan sonra, esnafın işe yaramaz diye attıklarından yiyebileceği bir şeyler arıyorlar. Korkunç bir utanç tablosu bu olanlar. Bu işin sorumlusu yalnızca iktidarlar mı? Seçmenlerin hiç mi suçu yok? Yıllardır bir tabu gibi hep aynı partilere oy vermekle, iktidarların beceriksizliklerine neden olmadık mı? Gerçi oy verdiğim parti bu dönem meclise girememişti ama, bu ülkenin yalnızca insanı değil, yazarı, politikacısı olarak olanlar karşısında suçluluk duygusu altında ezim ezim eziliyorum. Üzerimize düşen görevleri yapamadık mı? Yoksa bunun nedeni körü körüne her söyleme alkış tutan halk mı?
Yıllarca biz plan değil pilav istiyoruz söylemleriyle halkı uyutanlar ve de plansızlıklara alkış tutanlar, işte eseriniz. Koca ülkeyi plansızlıkla, plan değil pilav istiyoruz diyenlere tuttuğunuz alkışlarla yerin dibine batırdınız. Bu ülkeyi bu duruma düşürdüğünüz için hiç mi vicdanınız sızlamıyor. Uzantınız olan ortaklarınız, halkı artık pilavla aldatamadığı için yeni umutlar serdiler halkımızın önüne. Avrupa birliğine gireceğiz ve çok kısa zamanda zengin ülkelerin arasında olacağız. İMF den gelecek paralarla iş alanları açıp yoksulluğu yeneceğiz. Ceğiz, ceğiz......Çok geç kaldınız çok. Çok önce biz bu işi kıvıramadık diye havlu atacaktınız. Belki yerinize gelenler, Kemalizmi anımsayıp, Atatürkün açtığı yola adımlarını atarlardı. Belki içlerinden yeni bir Atatürk çıkardı.
Bu iktidarın olağanüstü başarılarını yadsımak olası mı? Hangi iktidar zamanında bu denli bankalar hortumladı. Hangi iktidar bu dönemdeki kadar İMF ye avuç açtı? Hangi iktidar borç aldığı paraları banka kurtarmalarla heder etti. Demek ki beterin beteri varmış. Gerçekten gelen gideni aratıyor.
Bu ülkeyi sayın Oktay Sinanoğlunun dediği gibi tekrar Kuva-yı Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır. Peki o ruhla ne zaman uyanacağız. Yoksa tüm bu olumsuzlukları bir yazgı olarak mı algılamaya devam edeceğiz. Ey ülkemin güzel ama kolay aldatılan insanları, uyanın artık uyanın. Bu yaşadıklarımız hiçbir şekilde yazgı değildir. Başımıza gelenlerin tümüne neden olan oylarımızı kullanmaktaki becerisizliğimizdir.
Görünen o ki, bu seçimin ardından yeni bir seçim gelecek. Zira hiçbir ekonomi ve kalkınma programı olmayan partiler meclise girecekler. Servetinin nereden geldiğini açıklayamayan lider ve ya liderlerle bu iş nereye kadar gider. Takiyyeciler gerçek yüzlerini gösterecekler mi? Gösterirlerse ne olacak? Göstermezlerse kendilerine oy veren tabanın desteğini yitirecekler. Gösterirlerse yeni bir 28 şubatın yaşanması kaçınılmaz olur.
Özcan Nevres 20 Ekim 2002

Yorumlar

Başa Dön