Onaltı yaşımda başlamıştı sivilcelerim
İstanbul’lu idim , kızdım
Eminönü’nden Karaköy’e
Yürüyerek geçiyordum...
Perşembe pazarının girişindeki
Selanik pasajında
Şeffaf kapı kollarında satılırdı çocukluğum
Köprü aynı köprüydü
Üstünde olta atmış bekleyen balıkçılarıyla,
Martılar hala aynı martı..
Balık kapıp ansızın havalanırlardı....
Buraya kadar anlattığım
Haftada bir yaşadığım İstanbul manzaralarıydı..
Sonra birgün usul usul yanaşan
Şirket-i Hayriye’ye inat büyüyüverdim..
İskelede genç kızdım
Ondokuzumdaydım...
Sevgilim olmamıştı hiç
Palazlanmamıştım henüz!
Eskilerin deyimiyle gözüm açılmamamıştı
Sıkılıyordum annemin her Ocak ayında
Düzenlediği doğum günü partilerinden....
Orospu sarısı,siyah kuşaklı
Tek kapı arabalardı bendeki hayatın anlamı..
Ne yapıp edip aldığımda arabamı
Galiba yirmiüç yaşındaydım...
Parmaklarım eğrilmişti sanayide
Burasını es geç uzun hikaye...
Gençliği öyle pervasız yollara sermiştim..
Sıkı dostlarım vardı kamyoncu lokantalarında..
Yollar da yol gibiydi o zamanlar
Otobanlar yapılmamıştı fazlaca
Yeniden yeniden dökülen
Kamyonların ezdiği asfalttı gittiğimiz..
Yol tabelalarımız Hollanda’dan gelirdi o vakit
O zamanda bu zamandaki gibi
Bozuk para misali düşüyordu insanlar yollara..
Yirmibeşime basit bir ameliyatla girdiğim günlerdi
Sevgilim yok diye bozuluyordum açıkçası...
Oysa sözüm vardı kendime
Dokunabilen olursa balık yapacaktım Deniz’e
Vallahi billahi , dört teker çarpsınki!
Deniz kızı olacaktım...
Dört sıkı yürek arkadaşım vardı..
Hayatı sallamayan erkek kızlardı
Bulamazsam eger bir ‘takıntı’
Onlarada rezil olacaktım..
Annem bir mirasyedi idi,lakin
Benim bir kiralık evim vardı
Tabanı ters eğimli...
Birde üçyüz kiloluk
Rüzgarda binmediğim arabam!
Ama kimse yoktu beni almaya aday
Yada aday çoktu da ben yoktum ortada..
Çünkü dokunarak konuşmayı sevdim hep
İnsanların gözüne direkt baktım..
Küfür ederdim çokca hayata...
Korkutacak kadar kendimdim galiba..
Hastaneler ve yoğun bakım odaları
Bir beni çok sevdi,birde ekürilerimi
Yoğun bakım odasında öğrettiler bana
Taksim-Taşkışla arası düşmeden yürümeyi
Bende ilkin sizin gibi ne alaka demiştim!
Dünyanın dibini yaşayınca steril odada
Fikrimi değiştirdim....
Deniz gibi yaşadım anlayacağınız hayatı
Hani bazı insanlara adı yakışmazmış
Öyle demişti birisi bana...
Bana yakışırmış adım ...Ben bilmem!
Onun yalancısıyım...
Şimdi otuzumdayım gurbette
Eh! Sağlık güzellik, siz nasılsınız?
Ben uzun bir seferdeyim artık...
Ucu bucağı olmayan bir mavi...
Öyleki ufuk çizgisi bile yok!
Kendinizi ezer ya hani yaşadıklarınız
İşte o hesap benimkisi..
Ezince adam olursunuz hani
Burnunuz sürtülür ya...
Öyle bir şey anlıyacağınız..
Avucumda iri bir balık..
Yaşatmaya baş koyduğum
İriliğinden olsa gerek
Başı biraz yareli....
Ben denizkızıyım....
Mavi sularda hareli...
Deniz Güney
10/temmuz/2001
Greenville