Ömer AKŞAHAN
*Şiir; geçmiş’in fosil bilgilerini, 5000 derecelik ısıya ulaşan şimdi’nin kazanında eritip, farklı bir formatta, gelecek adına yeni ikiz kuleler yapma sanatıdır.
*Şiir, erteleme ile eğrelti otu arasında eğretileme bağı kurabilenlerce yaratılır.
*Şiir, insanın doğayı değiştirebileceğine inandığı günde doğmuştur.
*Kötü para nasıl iyi parayı kovarsa, kötü şiir de iyi şiiri kovar, ama nereye kadar? Kötü şair, kötü şiirleriyle gömülür.
*Şiir, geleceğe yeni anlamlar yükler.
*Geleceğin şiiri, tekil değil; adına internet dediğimiz global köy meydanlarında toplu ayinlerde herkesin yazımına katkı verdiği çoğul bir şiir olacak.
*Şiirin büyüklüğü, şairin sözcük zenginliği ile eşdeğerdir. Bir şair eğer kahvede bir köşebaşında elinde kalem kağıt -henüz dizüstü bilgisayara sahip şair görmedim- habire sözlük karıştırıp şiir üretmeye çalışıyorsa, bilin ki, o zayıflık değil, şiire yeni ve farklı anlamlar yükleme misyonunun bir gereğidir. Aksi, zaten şiir değildir.
*Şiir, sabah kahvaltısı nasıl altınsa, o da, her sabah uyanır uyanmaz alınması gerekli bir hap gibidir. Güne güzel ve enerjik başlayabilmenin ön koşuludur şiir. Deneyin, göreceksiniz.
*Şiir, sözcükleri dölleme sanatıdır. Şairlerse, genelde sonbaharda kuluçkaya yatan garip yaratıklardır.
*Şair, iki yüzü keskin bıçağa benzer. Bir yüzünde sen, öteki yüzünde ben vardır.
*Gerçek şiir odaya girince, tüm sözcükler ayağa kalkar.
*Şiir, sen her şeye yetersin!