Sivas…
Ali Baba da toplandık. Sayımız onbin. Tarih 2 Temmuz 2006.Yürüdük şehir merkezine doğru, polis kordonundan, panzerlerin önünden geçerek. Pir Sultan Abdal’ın asıldığı şehrin sokaklarında, sloganlar atarak ve Türkülerle yürüdük. En ön saflarda ve birbirimize kenetlenerek girdik Madımak Otel’i önündeki meydana. Tepemizde, uzun menzilli silahlarıyla vurucu timler. Pek de belli değil, bizi mi koruyorlar yoksa tehdit mi ediyorlar ! Kimin umurundadır o anda, orada ve o ruh halimizde... Sokaklar tıklım tıklım acılı yüreklerle çınlıyor. Yerliler suçlu, mahçup, şaşkın gözlerle çekilmiş perde arkasından bize bakıyorlar. Madımak otelinin giriş kapısının tam önündeyim. Kalabalığı yararak bir Ana gelip elime sarılıyor. "Oğlum n’olur açtırın şu kapıyı da içeri gireyim, belki yavrumun kokusu sinmiştir, bir kerecik koklıyayım" diyor. İsteği karşısında acizim, çaresizim... elimdeki elini öpüp, zor taşıdığı kafasını göğsüme bastırıyorum. Bir parça acısı yüreğime akıyor. O biraz rahatlıyor, ben ise içimden çıkmayacak bir acıyı devralıyorum. Et lokantası olarak çalıştırılan Madımak müze olduğunda, getirip bir köşesine koymak üzere, şimdilik yüreğimde taşıyorum.