Siz hiç âşık oldunuz mu? Bu soruyu yönlünü her ne kadar kaptırmış olsa da, henüz hac ve umre ibadeti yapmamış kişilere soruyorum. Hani hep genel bir düşünce vardır hacca gitmiş kişiler için, “canım nasılsa bir kere gitmişler, farz ibadetlerini yapmışlar daha niye yeniden gitmek istiyorlar ki, onun yerine başka hayır yapsınlar ya da başkalarını yollasınlar.” Yahut ta imrenenler der ki “siz gittiniz tamam sıra bizde artık” hakikaten de imrenilecek en güzel şeylerden biridir hac için yola çıkanlara özenmek ve iç geçirerek “inşallah bir gün bende giderim” demek.
Hac! Akılların alamayacağı bir büyü. Gitmeden önce sadece özenirsiniz, gitmek için dualar edersiniz, çünkü Kâbe Allah’ın evidir orda Yaratıcının huzurunda olmak herkesin hayalleri arasında vardır ve Medine Peygamberin –a.s.- şehridir, bu güzel şehirde asrı-saadetten bir kare bulmak da yine herkesin özendiği bir durumdur. Çünkü biz severiz Rabbimizi ve Peygamberimizi. Yıllarca didinip dururuz hac parasını biriktirebilmek için beklide. Rızkımızdan çoluk çocuğumuzun nafakasından kısarız kavuşabilmek için o mübarek topraklarla. Bazen ateş düşer içimize bir Kâbe resmi görünce ya da hacılar televizyonlarda göründükçe kalbimiz küt küt atar “ah bende orda olsaydım” diye. İşte bu, kalbin yaşayacağı en güzel özlemlerden biridir. Ne var ki, bir hacıya “siz gittiniz bırakında gitmeyenler gitsin birazda, daha niye gidiyorsunuz demek onlara yapılacak en büyük zulümlerden biridir.” Her âşık mutlaka ki bir kez daha sevdiğini görmek için can atar. İşte bir kere hacca gidenlerde artık âşık olmuşlardır oralara. Gönüllerini kaptırmışlardır kara gözlü yar Kâbe’ye. Beklide gitmeden önce onlarda hep önceden yargılamışlardır tekrar tekrar gidenleri ama şimdi anlar onlar giden neden tekrar gelmek için can atıyor.
Kâbe büyüler, âşık eder bir kere kendisiyle göz göze geleni kendisine, kara bir sevda düşürür kalbe. O güne kadar kendisini merakla görmek isteyen kalp artık ona esir olur, merak biter ama artık bitmeyen bir aşk başlar. Aynı şekilde Efendimizin a.s. Yeşil Kubbesi de kendisine bir kez bakanı mest eder kendisine, gönül artık bu iki aşkın arasında yanıp durur. Mekke’deyken Medine’yi özler, Medine’deyken de Mekke’yi. Dedik ya hani gelmeden önce her şey bir meraktır ve istektir, geldikten sonra başlar asıl her şey. Derki hacı kendi kendine “ keşke daha evvelden gelebilseydim, bir kez daha gelebilir miyim acaba, ne hata etmişim yeniden gelenleri kınayarak meğer.”
Bu yazılanlar belki basit gelebilir birçok kişiye, ya da “ne demek canım, ben hiç gitmeden ama bende çok istiyorum gidebilmeyi bende aşığım Kâbe’ye Yeşil Kubbeye” diyebilirsiniz ama inanın ki bir kez gidince sizde böyle düşüneceksiniz. Eski gitme arzunuzla gittikten sonraki arzunuz ne kadar da farklı olacak, önceki devede kulak gibi gelecek hatta. Önceden bir kere gitmek istediyseniz şimdi bin kere isteyeceksiniz ve hep fırsat kollayacaksınız, artık demeyeceksiniz çoluk çocuğum ne olacak. Gözünüzü kara bir sevda bürümüşken diğer sevdalar basit gelecek.
Aşk Mekke’de başlar, aşk Medine’de başlar. Ve vatana dönüş yaklaştıkça hasrette kalplere düşmeye başlar daha o anda. Gözlerde yaşlar sel olur ayrılık akla düştükçe, zorla ayrılan sevgililer gibi kırılır kollar kanatlar. Gönül artık yasa girer, oda tıpkı Kâbe gibi karalara bürünür. Ayrılığın ateşi dönmeden yakar daha ve döndüğündeyse yandıkça yanar, ateş büyür içinde asla kor olmaz ve sönmez bu aşk ateşi. Dertli bir âşıktır hacı. Derdini de yine sadece onun gibi dertliler anlar ve derdinin tek çaresi de sevgilisiyle yeniden buluşmasıdır. İki sevgilinin yeniden bir araya gelmesine kim ne diyebilir ki? Kalplerin sükûnu için bu şarttır nede olsa. Âşık olmuş bir gönül ya sevdiğini yeniden görecek, ya da yeniden görecek ikinci bir şıkkı yok bunun. Bize düsen şunu demek: “Allah kavuştursun.”
