Hey, merhaba dünyalı! Nasılsın? Her geçen gün artan intihar düşüncelerin ne durumda? Birey için mi, toplum için mi yoksa o yanıp bittiğin manitan için mi? Evet… Haklısın, ülke de yaşanılabilir bir durumda değil. O yüksek binalar üzerine geliyor, anlıyorum. Kafanın içinde bir çift ses var ve sen bunları tonlarca hap ile dahi durduramıyorsun. Tıpkı benim gibi.
Yitip giden aklının üzerine bir bardak soğuk su iç. Hepimiz henüz nemli betonlarız ve aldığımız her minik darbede dahi izler kalıyor üzerimizde.
Tabi ki acıtacak seni bu izler. Zaman, sana bir sene daha katacak ve bin kat daha acıtacak yaşadıkların.
Aynaya bak!
Ne görüyorsun? Geçen sene mayıs ayının 25’i ile bugünkü görüntün bir mi kuzum? Karşında gittikçe bunayan bir kadın mı var? Ya da, her gün daha fazla yediği için, eskisi kadar fit olamayan bir adam mı?
Her geçen gün seni farklılaştıran şey, bir tabak fazla yemek yemen değil, seni fazla yemek yemeye zorlayan o soyut duygudur.
Mesela, kendini beğendirmek için yüzüne sürdüğün o boyalar çirkinleştiriyor seni.
Suçlu tutacağın şey ben değilim, zaman! Kız, bağır çağır ama asla seni dinlemeyecek kör olasıca…
Dünyasal düşüncelerin, beni bir sigara daha yakmaya zorluyor. Kendi hayal gücün olsaydı, ütopyanı çoktan kurmuştun.
Gidiyorum ben, sen de git. Hoşça kal…
ANNE BEN BİPOLAR MIYIM?
Bir anım bir anımı tutmuyor benim, niyesini sormadı kimse. Geçen gün birini uçurumdan kurtarmak üzereyken, ittim, sonra gittim bir bira daha içtim. İnsanlara olan öfkem geçti ama tanrı benimle hala dalga geçiyor. Ne gariplik varsa üzerimde(?). Gidenlerin arkasından ilk önce güldüm, sonra hasretimden öldüm. Bu tedavi edilebilir bir şey değil mi?
Beynimin gelgitleri, asfaltları aşındırdı desem yeri var. Tek değişmeyen şey, zamana sövdüğüm gerçeği. Tek bir dostum var, o da anlaşılmayan şiirin şairi…
Bırakın ben gideyim, savaşmak, direnmek falan bana göre değil. Vücuduma enjektör ile kafein verip günlerce pembe dizi izleyebilirim.
SENDEN UZAKTA?
“Senden uzakta, tatsız çileklerden tatlı reçeller yaptım.” Her kavanozun içinde öfkem, kinim kadar zehir var. Onların hepsini sana yedireceğim…
Şaka.
Aramızdaki 1 kilometre bile sayılamayan o mesafeyi “uzaklar” olarak sayamayacağım. Belki gece saat üçten sonra her hangi bir şarkıyı dinlemişizdir aynı anda. Ya da bu ne kadar umurunda?
Benim saçma sapan anılarımı dinleyen o adam bile yirmi küsur yaşında…
“Senden uzakta, mantıklı konuştum, tuhaf insanlarla.”
SENARYOLAŞTIRDIKLARIMDANMISINIZ?
Asla sonunu getiremediğim sinopsislere benzetiyorum yaşantımı. Yüzlerce varlar, boşlar, eksikler. Hani biri tamamlayabilse, ya da tamamlamayı becerebilse insanların hayranlık duyduğu filmlere dönüşmesi olasıdır. Ama hep eksikler işte…
Tükenmez kalemim bitti deyip geçiştiriyorum insanlara. Sanki onlar için çok önem taşıyormuşçasına…
Uyuyor şimdi tüm aptallar.
Aptallık büyük günah kabulümüz değildir ve her an çekip gitmek isteyen kişiler, hemen buradan uzaklaşabilir.