Yenilgilerim sizin için hiçbir şey ifade etmiyor.
Yalnızlıklarınız, benim için çok değerli. Siz yalnız kaldığınız müddetçe, ben sizin için kalabalıklar yaşıyorum.
Benim yalnızlığımsa sizin için değersiz…
Belki de size bir Amerikan haydudundan bahsetmeliyim. Yasa dışı işler çeviren azılı bir hırsızı anlatmalıyım size ama siz çok yalnızsınız. En az benim kadar mağlupsunuz.
Yalnızlığım sizin için önemsiz, yenilgilerinizse benim için son derece sarsıcı. Sizi üzen en küçük bir olay bile bir bilseniz beni nasıl da kahrediyor. Bir damla gözyaşınız sel olup şehirlerimi yıkıyor.
Siz yenilmemelisiniz, yalnızlığınızdan kurtulmalısınız.
Bir Amerikan haydudu elinde revolveriyle duruyor. Başka bir haydut yerde yüzüstü uzanmış ve kafasının ön tarafında kocaman bir yarık var. Parlak kırmızı ahşap zeminde o yarılmış kafanın altında zeminin renginde bir gölcük gittikçe büyüyor. Boylu boyunca uzanmış haydudun yanına, yaşlı bir erkek ve 30 yaşını geçkin bir kadın geliyor. İkisi de çok sakin. Kadın yüzüstü uzanan hayduda “soğuk bir şey içmek ister misin” diye soruyor. Erkekse “çok iyi biriydi” diye iç çekiyor.
Siz çok yalnızsınız. Bu haliniz beni kahrediyor.
Belki de dışarı çıkıp bir parka gitmelisiniz. Çocuklara ve oynadıkları oyunlara bakıp geçmişinizi hatırlamaya çalışmalısınız. Böylece yalnızlığınızı bir nebze olsun hafifletirsiniz ve ben de biraz rahatlamış olurum.
Yenilgilerinizi bir parkta yıkayıp bana giydirebilirsiniz. Kendi kirlerinizden arınmanız benim için çok iyi olacak.
Elinde revolveri olan Amerikan haydudu yavaşça size doğrultuyor silahını. Aklınıza yerde yatan ve kafası kan içinde kalan diğer haydut geliyor ve bir ses duyuluyor.
“soğuk bir şeyler içmek ister misiniz?”
“Siz çok iyi biriydiniz.”
Siz fazla yalnız kalmamalısınız. Bir bilseniz bu haliniz beni ne kadar da üzüyor.
Öldürülen haydut soğuk ve karlı bir kış günü derince bir çukura çırılçıplak atılıyor, üzerine karla karışık toprak serpiştiriliyor. Ardından Tanrıya yalvarıyor iki kişi. Birisi katil, ötekisi yaşlı adam: “onun ruhunu affet ve ona üzülenlerin ruhlarını bağışla.”
Mağlubiyetleriniz çok sizin. Yenilgileriniz yalnızlıklarınızla bezenmiş ve karlı soğuk bir kış sabahı katiliniz sizi çırılçıplak bir şekilde çukura atıyor, üzerinize karla karışık toprak serpiştiriyor. Tanrıya sizin için yalvarıyor. Ruhunuzun affedilmesini istiyor ve sizin için üzülenlerin bağışlanmasını diliyor.
Sizin yenilgileriniz ve benim yalnızlıklarım…
Sizin bir başınalığınız ve benim mağlubiyetlerim…
Hepimizin ortak acıları…
Bir bilseniz! Sizin için ne de çok kahroluyorum ama biliyorum siz benim için aynı duyguları paylaşmıyorsunuz.
Hepiniz elinde revolveri olan o Amerikan hayduduna benziyorsunuz ve her biriniz yerde uzanmış, kafası kan içinde kalan diğer haydutsunuz.
Sizin için Tanrı’ya yakaracağım ve siz benim için Tanrı’ya yalvaracaksınız. Tanrı’ya “sizin için üzülenleri affetmesini” söyleyeceğim ve siz Tanrı’ya “benim için üzülenlerin bağışlanmasını” dileyeceksiniz.
Size baktığımda kafasının ön kısmı yarılmış ve kanlar içinde kalan o masum haydudu göreceğim ve benim elimde bir revolver olacak o sırada.
Bir bilseniz! Sizin için ne de çok üzülüyorum.
“Tanrı sizin için üzülenlerin ruhlarını bağışlasın.”
“soğuk bir şey içmek ister miydiniz?”
“siz çok iyi biriydiniz.”
MAZLUM TAŞ