Son Ejderha 4 - Kaderleri Bağlananlar

Ejderha içini çekti, kendini zor durumlarda bulmaya ve komik duruma düşmeye alışkındı. Onu gören olursa en fazla bir tane daha eklenmiş olacaktı.

yazı resimYZ

Flanemeth çok sevdiği mağarasının girişinde somurtmuş etrafı seyrediyordu. Parıldayan güneş, baharla canlanan doğa ve onunla oynamak isteyen kuşlar hiç ilgisini çekmiyordu. Aslında bugünün bu kadar güzel olmasından nefret bile ediyordu. Blanc’Ardin Usta hastaydı. Etrafta dolaşan yeniyetme büyücüler ustanın öleceğini fısıldaşıyorlardı. Kabilede kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Usta’nın zamansız hastalığı herkesi çok üzmüştü. Üstelik söylenene göre hastalığın ne olduğu veya sebebi bilinmiyordu.

- Palavra! diye hayıflandı Flanemeth. Koskoca Blanca büyücüleri olan bir şeyin nedenini bilemeyecekler ha? İşte buna asla inanmam. Kesinlikle bir şeyler dönüyor ve bunu çözmek her zamanki gibi bana düşüyor.

Tabi Flanemeth’i tanıyan bir sürü kişi onun başını belaya sokmak üzere olduğunu anlayabilirdi.

Flanemeth, büyücü adaylarının ve hatta yeni büyücü çıkmış çırakların bir şey bilmediğine emindi. Etrafta kırmızı gözlerle dolaşanlar bu gruptu. Oysa üst düzey büyücüler ortada pek görünmüyor, kapalı kapılar ardında toplanıyor ve oldukça gergin görünüyorlardı. Flanemeth’in tek yapması gereken bu toplantılardan birine kulak misafiri olmaktı.

Eğer kocaman cüsseli bir ejderhaysanız, gizlice yapabileceğiniz şeylerin bir sınırı vardır. Ama üstüne bir de inatçı ve çok zeki bir ejderhaysanız –ki Flanemeth de tam buydu- bazen bir yolunu bulabilirsiniz. Flanemeth gün battıktan sonra Blanca köyünde dolaşmaya başladı. Etrafta pek kimse kalmamıştı. Rastladığı kişiler Flanemeth’in varlığına alışkın olduklarından yanından geçerken başlarıyla selam verdiler. Eğer belirgin bir yas durumu olmasaydı şakalar yapıp gülüşürler, daha küçük yaştaki adaylar sırtına çıkmaya çalışırlardı.

Flanemeth üst düzey büyücülerin bölgesine yaklaştığında yavaş yavaş yolun kenarındaki ağaçlığın arasında doğru ilerledi. Burada bodur ağaçlar ve sık çalılıklar vardı. Kocaman kafasını ve parlayan gözlerini saymazsanız Flanemeth saklanmayı başarmıştı. Elinden geldiğince kafasını eğerek ağaçlık boyunca ilerledi. Şansı yaver gidiyordu çünkü bütün büyücüler kendi aralarındaki toplantıları yaptıkları Ak Ev’e gitmişti bile. Sıkışık ve bodur ağaçların arasında oflaya puflaya gitmeye çalışan Flanemeth’i kimse görmeyecekti. Ejderha içini çekti, kendini zor durumlarda bulmaya ve komik duruma düşmeye alışkındı. Onu gören olursa en fazla bir tane daha eklenmiş olacaktı.

Sonunda Ak Ev karşısındaydı. Büyücülerin toplandıkları salonun penceresine doğru ilerledi. Başını yere yapıştırmış olarak, gövdesinin üzerinde sürünerek ilerledi. Salonun penceresi evin ön tarafındaydı. Flanemeth’in şansı devam ediyordu çünkü yan duvarda pencere yoktu. Yan duvar tarafında mümkün olduğunca küçüldü ve pencereden gelen konuşmaları dinlemeye başladı.

- Ustalar, lütfen sakin olun, mutlaka bir yol bulacağız.
- Orth Usta, günlerdir aynı şeyler üzerinde dönüp duruyoruz. Bir adım bile ilerleyemedik.
- Aranth Usta, böyle konuşmayın. En azından artık ne olduğunu biliyoruz. Şimdi sıra durumu nasıl geri alacağımızı bulmaya geldi.
- Bütün zamanları dolaşmak çok uzun sürebilir, o kadar vaktimiz var mı?
- Şimdi ne bildiğimizi gözden geçirelim. Öncelikle Ardin Usta kesinlikle doğal bir hastalığın pençesinde değil. Güçlü bir kara büyü etkisi olduğunu biliyoruz.
- Evet Orth Usta’nın dediği doğru. Ancak bizim zamanımızda yapılan bir büyü olmadığı için kaynağını bulmak çok zor olacak. Bütün zamanları tarayacak vaktimiz olmadığına göre, isabetli olmasını ümit edeceğimiz bir kaç deneme yapacağız. En olası zamanları düşünüp, onlara öncelik vereceğiz.
- Aranth Usta, benim aklıma sadece 21. yüzyıl geliyor. Biliyorsunuz Ardin Usta oradaki büyülere ve o dönemin kara büyü ustasına müdahele etmişti. Onların intikam çabası olması çok muhtemel.
- Sanırım haklısın Orth Usta, oradan başlamak en doğrusu olacak.
- Peki kimi göndereceğiz orayı araştırmaya? Nereden başlamamız gerektiğini biliyor muyuz? Duyduğuma göre çok karmaşık zamanlarmış.

Herkes bir ağızdan yorum yapmaya başladığı zaman, Flanemeth heyecan içinde düşünüyordu. Son 21. yüzyıl macerasını, arkadaşını hatırladı. Tekrar onu görmeyi çok istiyordu. Üstelik eğer bu doğruysa Ardin Usta’nın durumundan o sorumluydu. Ardin’in o zamana gelmesinin tek nedeni Flanemeth’ı kurtarmaktı.

- Boşuna tartışmayın Ustalar’ım. Ben gideceğim!

Bir an herkes sustu ve çok iyi tanıdıkları bu sesin sahibine doğru döndüler. Kafasının yarısı ve tek gözü pencereden görünen Flanemeth, kararlı bir şekilde tekrarladı :

- Evet, ben gideceğim.

Diğer Ustalar şaşkınlık nidaları gösterip itiraz etmeye hazırlandıklarında, Blanc’Aranth düşünüyordu. Gerçekten bu ejderha 21. yüzyıla gitmiş, ve sağ salim dönmüştü. Ama gene de nasıl olabilirdi? Bir ejderha, insanlar arasında?

- Flanemeth, biliyorum ki daha önce bunu başardın. Ama bu büyük bir şanstı. Üstelik o zaman minyatür bir ebattaydın. Bu halinle insanların arasına nasıl karışabilirsin.

- Yapmayın Aranth Usta. Siz de o büyücünün bana yaptığını yapabilirsiniz. Yani beni küçültüp gönderebilirsiniz. Üstelik o büyücülerin nerede olduklarını biliyorum. Oraya gittim! Ve tabi ki bana yardım edebilecek birini de tanıyorum. Sizden biri oraya giderse sıfırdan başlaması gerekecek.

Bu fikir Blanc’Aranth’ı rahatsız edecek kadar mantıklı gelmeye başlamıştı kulağa.

- Bize müsaade bunu biraz düşünüp tartışalım.
- Peki Aranth Usta.
- Flanemeth?
- Evet?
- Şimdi lütfen bizi yalnız bırakabilir misin?

---------------------

Bahara yakışan güzellikte bir geceydi. Şehrin ışıkları denizin üzerinde sürrealist bir resim gibi dağılıyor, kimbilir dünyanın öbür ucunda hangi kelebeğin kanatlarından gelen serin rüzgar bu manzarayla yaramaz çocuklar gibi oynuyordu. Genç kız oldukça üşümeye başlamıştı, ama bir türlü kalkıp gidemiyordu. İçinde uzun zamandır atamadığı garip bir duygu vardı, bir şeyi unutmuş olma hissi, çok önemli ve değerli bir şeyi. Bu yüzden devamlı bir heyecan içerisindeydi. Şimdi ise bu güzel manzara karşısında biraz sakinleşmiş, beyninin derinliklerini usulca, o her ne ise korkutup kaçırmadan araştırmaya çalışıyordu. Hiçbir açıklaması yoktu biliyordu, ama emindi işte : hatırlaması gereken bir şey vardı!

- Acaba bir şey mi yapmayı unuttum? diye kendi kendine söylendi. Ona bu duyguyu veren ödenmemiş bir fatura, gecikmiş bir havale gibi şeyler olamazdı.

Soğuk iyice içine işleyince kalktı. Eve gidip güzel bir çay demlemeye karar verdi.

---------------------

Flanemeth uzun zaman önce başına gelen o talihsiz olayı çok iyi hatırlıyordu. Kendi zamanından koparılıp o hiç ait olmadığı zaman geçişi sırasında hissettiği soğukluğu, yalnızlığı, korkuyu… Gerçi bu zamana ait olup olmadığı konusunda da şüpheleri vardı. Bir kere yaşayan son ejderhaydı, bu yüzden yalnızlığa mahkumdu. Belki de bu yüzden bir insan-kadına aşık olmuş, ve o ise Flanemeth’i öldürmeye çalışmıştı. Flanemeth bunu pek düşünmemeye çalışırdı, ama onunla beraber bu soylu ve üstün ırk yeryüzünden silinecekti. Gerçek bu kadar basit ve bu kadar acıydı işte.

Tek yapabildiği Blanca kabilesi sınırları dahilinde genç büyücü adaylarına sataşmak, şakalar yapmak, kuşlarla ve kelebeklerle uçmak ve herkesle çene yarıştırmaktı. Ta ki mağarasına dönünceye kadar. Kabilede kimse Flanemeth’in ne kadar yalnız ve hüzün içerisinde olduğunun farkında değildi. Herkes Flanemeth’i bir neşe kaynağı olarak görüyordu.

Flanemeth adını bile bilmediği arkadaşını düşündü. Bambaşka bir zamanda, bambaşka bir varlık. Ama onun yanında olduğu kadar kendini rahat hissetmemişti hiçbir yerde, kendi zamanında bile. Uzun zamandan beri ilk defa bir amacı vardı artık…..

------------------------

Flanemeth gözlerini açtığında çok tanıdık bir yerde buldu kendini. Gözüne o zaman da çok çirkin görünen yapılar arasında yüksekçe bir tanesinin terasındaydı. Terasa açılan kapı geçen seferki gibi aralık, arasından perde uçuşuyordu. Sabah saatleriydi, hava açık, kuşlar onun dünyasındakilerden farklı olsalar da aynı neşeyle uçuyorlardı. Flanemeth usulca kapının aralığından içeri girdi. Blanc’Ardin’in geçen sefer onu kurtarırken, arkadaşına olanları unutturacak bir büyü yaptığını biliyordu. Ama diğer taraftan arkadaşının onu görür görmez hatırlayacağına emindi, nasıl olduğunu bilmiyordu ama çok güçlü bir duyguydu bu.

Mutfak tarafından bir takım sesler geldiğini duydu. Uçmamayı tercih ederek, mutfak kapısının kıyısına kadar ilerledi, kafasını ileri doğru uzattı ve gördüğü manzara çok çok hoşuna gitti...

(devam edecek)

Başa Dön