Aslında tek Bodrum mu betonlaştı ülkemde, hatta Dünyada. İnsanoğlunun doyumsuzluğu, gittikçe yükselen ben egosu, kıymet takdir bilmeyişi değil mi bizi bu günlere getiren? Sadece o da değil belki, değişmeyen ve dört gözle beklediğim o optimum noktanın geri dönüşünü göremeyecek miyim ben? Ve daha ne kadar kötülere gidecek Evren?
Bu kadar sorudan sonra nefes almamı sağlayan, yorgunluk kahvem güzel anılarıma dönmek istedim. Güneş şimdiki gibi kızartmazdı, hatta öyle koruma faktörlü kremler ya yoktu, ya da satışları yaygın değildi. O dönemlerde güneş kremleri yerine bir teyzemiz vardı, şeftali sürerdi. Evet, yanlış okumadınız şeftali. Arılar hücum ettiği için adını Şeftalici Teyze koyduğumuz hanım sahile yanımıza gelince kaçardık. Annem ve babam benim bugünkü yaşımdan daha gençtiler. Güzel günlerdi, güzel....
Işık kirliliği yaşanmayan Bodrum Ortakentte geceleri yıldızlara bakardık, Benim gönlüm sarhoştur yıldızların altında şarkılar söyleyerek. Sonra en parlağını kapmaya çalışırdık, ilk ben kaptım onu diyen kapardı en parlağını ve en büyüğünü, bir kere ben kaptım onu denirse diğerleri kapamazdı, çocukça küçük mutluluklarla. Şimdiki çocuklar böyle ufak şeylerden mutlu olabiliyorlar mı acaba? Bilmem, bilen varsa da sormak isterim.
Gökyüzünün parlayan yıldızı kaybolmuş
Gören, duyan var mı dostlar,
O benim değil, o benim
Leyla Ünaldan
Her çocuk, genç, orta yaşlı ve yaşlı gökyüzünün parlayan yıldızı idi, o dönemlerde. Hele çocuklar ve gençler.
İlk şiirimi de Bodrum yazdım ben.
Evimin her penceresinden
Denizi görürüm ben
Masmavi güzelliktir gördüğüm
Hele Güneş doğarken üzerinden
Leyla Ünal'dan
Aslında her çocuk gibi ben de ilk şiirimi anneme yazdım. Yalan bir ifade olmamasını belirtmekle birlikte bir yere ilk şiirini yazan kaç kişi vardır acaba. Her aşk gibi Bodrum beni çok üzdü, hatta bir dönem ayrılmaya karar vermiştim de ailem zorladı.
Devam edecek