Sorguladığın bir hayat var; tüm mahremiyetiyle dosyası sana ait olan. Gece, gündüz kendi gözlerinin hapsindesin. Göğüs kafesinin parmaklıkları arasından soluk alıp veriyorsun. Haklı ya da haksız olduğunu bilmediğin davanın en yakın takipçisisin; ister sümenaltı , istersen de didik didik edersin.
Hayat kah avuçlarının arasında kah beyninin içinde kah yüreğinde. Peki ya sen hayatının neresindesin? En son girdiğin yaşın rakamlarında mısın? Yoksa sadece akrep ve yelkovan arasında saniyenin peşinde misin?
Anılarının tozlu raflarında mısın yoksa henüz çok belirsiz, puslu, yol aldıkça tanışacağın gelecek kaygısında mısın? Her nerede isen lütfen derin bir nefes al ve kafanı engin gökyüzüne çevir. Ne güneşin cömertce doğuşuna ne de görkemli batışına müdahale edebilirsin. Bulutlar sen istiyorsun diye bembeyaz ya da kapkara değiller. Rüzgarı kendi istediğin yöne doğru estiremezsin. Bazı şeyler plansız, programsız gelişiverir. Fazla düşünmek hep doğru tespit ve kararlara götürmez. Yanılgılar, şanssızlıklar, hatalar da bizimle yürür hayat denilen gizemli yolculukta. Her şey ama her şey önce kendimizi sevmekle başlar. Kendinle uzlaşamazsan başkalarıyla kavgan bitmez.
Sorgula kendini ama bir suçlu değil sevgisini ve insanlığını hep yeşil tutan bir hayat yolcusu gibi. Hayat her şeye rağmen güzel.