SORULAR ALTINDA YİRMİ BİN ARTÇI
( Ben, Sen ve O )
İçimde depremler yaşıyorum,
Kırıklarım keşifsiz.
Artçısı bol bir tünel içinde,
Labirent içinde dolambaç sorular,
Sahte bir iki gözyaşı,
Sonrası ne zaman olacağını kestiremediğim imecelik isteği.
Nereye gidersem gideyim
Onduramadığım soluğum bedenimde
Ağırlaştıkça ağırlaşıyor, barlaşıyor.
Yeşertmeye çalıştığım güller,
Zaten aşina bedenimdeki çorak toprağa;
Kanı çekilmiş, kırmızısı soluk.
Ne anılarımı doyasıya tamamlamışımdır
Ne de geleceğim aydınlık gözükür umut tarlalarında.
Mahkûmu da sensin, gardiyanı da sensin
Hayatın eksiğinin.
Neyi kırarsan onun eksikliğini çekersin.
Kalem kırıldığı andan itibaren;
Her şey bitmiştir ya da biten senin her şeyindir.
Pişman da sensin,
Pişman olmayan da sen.
Kazanamadıkça ve yenisini ekleyemedikçe artılarına,
Tüm yollar çıkmazın olur, öylece bakakalırsın ardına.
Kaybettikçe anlarsın dostunun kalmadığını;
Anılarını değerinin azına bozdurursun.
Bir gram huzuru varsa yatarsın,
Müşterinin koynunun.
İçinde kuraklık dönemi başladı
Ve gariptir ama o hep bu mevsimde ağladı.
Jöleli saçları, bermuda şeytan bir hayatı,
Damsız bir çatının altında gizlerini yaşadı.
Yaşattırmaya başladığını hissettiği anda,
Döndü ve öylece bir aynaya baktı,
Acılarını acımasızca paylaştığını anladı.
Oysa imece usulü kayıtsız yaşam tarzının,
Paylaşım sistemi bu olmamalıydı. Geç anladı, ne yazık!
Kazanmayı istedikçe anladı; yanlışlarını paylaştığını.
Yarınının nasıl olacağını ilk defa hiç düşünmeden yaşadı.
Sonra bir baktı ki, tüm hevesi kalakaldı,
Mahkûmu hayat yolunun.