"Azgın sularda, ölüm kalım mücadelesi" başlığı dikkatimi çekti.
Azgın sular...
Azgınlaşmak...
Azmak...
Hadsizliğin temel vurgularıdır.
Hadsiz olmak, bir sınır tanımamaktır.
İnsani ölçüleri, dışlayarak, enaniyetin panayırında yaşamaktır.
İnsanı bu konuma getiren, muhakeme ve muvazene hasletlerinin iflasıdır.
Asliyetinin gereği değil, vefa kat, etki ve tepki ölçeğinde çalışmasıdır.
Hadsizlikte ilk aklımıza gelen, şerrin odağını ölçü gören kroniklerdir.
İki ayrı özellikleri iktifa eden bir gaz iken,
Ol emriyle bütünleşen âlem senfonisi,
Rahmetin tecellisi, serinliğin kalesi, arzın dengesi,
Rızkın sebebi, kirin korkusu durumunda bulunan,
Bu mübarek su...
Neden "azgın" tabirine muhatap kalır, anlayabilmiş değilim.
İnsanların iradesi vardır.
Bunların kabul ve ret lüksleri bulunur.
Fakat suyun ve nebatatın, böyle bir hukuku bulunmamaktır.
İnsanın hizmetine vakfedilmiş bu mübarek su.
Neden azgınlaşarak, ecele sebep olsun.
Düşünmeliyiz!
Bilgi sahibi olmadan, neyi ve nasıl düşüneceğimiz bilmeliyiz.
Akıl, iz'an, idrak herhalde emanete bırakılmamıştır.
Kâinatın Hâkimi mutlak olan, Cenabı zülcelâl hazretlerinin,
Emrine tabi olmaktan başka bir şansı bulunamayan,
Bu mübarek suya “Azgın” denmesini, hüznümle yudumladım.
Mustafa Cilasun