Kaçamak bakışların arasından tedirgin bakınarak çıktı avaz avaz bahçeye. Sağa sonrasında sola bakarak bir yudum içti elindeki şişeden. Sallandı, ama ilginçti bakışlarındaki sallantı. Birşeyler mırıldandı. Ufacık bir ses tiz mi bas mı anlaşılmayan. Sıçradı yerinden koşmaya başladı sağa ve sanırım sola çarptı başını. Tekrar kalktı bulunduğu yığılmışlıktan hoşnutsuz. Tüm gücüyle kafatasını çatlatma hevesinde. Koştu koştu "lan koduğumun duvarı" sözleri arsında kafasını patlattı.
İnsanlar koşuşmaya başladı.
Sonra insanlar durdu.
Elinde hala şişeyi sım sıkı tuttuğu gözden kaçmazken bir ses geldi patlamış kafa içinden "kıtır kıtır kıt" ve kulak memesine doğru bir renk süzüldü kulağının içinden.
Etrafta belli belirsiz cümlecikler.
"Salak"
"Yuh yaaa"
"Ben daha iyisini yapardım".
Ve sesler uzaklaşırken bir çığlık süzüldü duvarın hemen yanındaki kişiden.
Koşuşmalar başladı.
Beyaz önlüklü, gözleri yuvasında dönen, kel kafasında saçma bir tutam saç ve boşlukları dolduruyor ya da çabalıyorcasına.
Eğilip nabzını yokladı. Ses çıkarmadan arkadan gelen ağır ve elleri cebinde olan kişiye bakarak "tırt hocam" dedi.
"Aynen öyle tırt" dedi diğer kişi.
"Salak işte ben olsam kafamı koparırdım" dedi.
Beyaz önlüklü sağlam bir küfür çaktı "koduğumun delisi, siktir git".
"Bir bok yapamazsın bende yapmayacağım, yiyorsa sen siktir" dedi diğer kişi.
Ağır kişi "deli işte" dedi ve sırıtıp, sırtını dönüp gitti.
Aradan fazla zaman geçmeden kafa patlatmayı meziyet sanan kişiler tımarhaneden teker teker bazen ikişer ikişer firar ettiler. ]
Tımarhane
delidir ne yapsa yeridir...