Soğuklar kapımıza dayandı artık. Yazın, bizi kavuran güneşi yüzünü az gösterir oldu artık. Kabansız, paltosuz, kazaksız dışarı çıkılmıyor. Kış kendini göstermeye başlayınca insanları tatlı bir telaş aldı. Odun , kömür alınıyor, turşular kuruluyor, ekmek pişiriliyor, sobalar kuruyor ve bunun gibi bir çok kış hazırlığı yapılıyor. İnsanlar her kış olduğu gibi yeni bir koşuşturma içerisine giriyor. Bu telaşlar kimileri için tatlı iken, kimileri için de oldukça zor oluyor.
Zor olan kısımlarını çok yaşadığımdan ve grip, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklar sürekli başgösterdiğinden kış mevsimini pek sevmiyorum. Ama sevdiğim öyle bir şey var ki bu, aileme olan ilgi ve sevgimi artırır, yalnız isem kendimi ve ruhumu dinlendirir. Nedir biliyor musun? Hadi tahmin et, haayır bilemedin. Dur ben söyleyeyim : Kışın evin salonuna kurulan sobalar. Sobanın aile sevgisiyle ne ilgisi var deme, dur dinle.
Yazın havaların kavurucu sıcaklığı ve gündüzlerin daha da uzun olması sebebiyle aile bireylerini bir arada görmek pek mümkün olmuyor. Anne babaların işleri vardır hep, gençler ve çocuklar ise ya arkadaşlarıyladır ya da parkta.
Ya kışın. Sıcak bir tas çorba içmek için eve erken gelen baba, okuldan dönerken sokaklarda üşüyen genç ve dışarıda oyun oynarken soğuktan elleri kıpkırmızı olmuş çocuk. Hepimiz soğuk havada sıcak evimizin yolunu tutarız.
Dışarıda iliklerimize kadar işlemiş olan soğuğu yeni demlenmiş, sobanın üzerinde tısır tısır öten çaydanlıktaki taze, sıcak çaydan başka ne ısıtabilir ki? Yanında da sobanın fırınından henüz çıkmış kumpürler?
Evdeki herkes sobanın yanına toplanıp çaylarını yudumlarken tatlı bir sohbet başlar evin içerisinde. Geçmişteki olaylar anlatılırken çay gibi, anılarımız da tazelenir. Sobanın üzerindeki çaydanlığın tısırtısı büyülü bir melodi gibi, alır götürür hepimizi uzaklara. Büyüklerimiz hafızalarındaki solgun anılarını anlatırken meraklı gözlerimiz kocaman kocaman açılır, onları can kulağıyla dinleriz. Komik olaylarda evin içinde kahkahalar yükselirken, hüzünlü anılarla da ev sessizleşir bir hüzün dalgası sarar evin dört bir yanını.
Hasılı, neşe de hüzün de ailenin tüm fertleriyle birlikte yaşanır. Soba aile fertlerinin birbirine daha da yakınlaşmasını sağlayarak evi sadece fiziksel olarak değil, manevi olarak da ısıtmış olur. Böylece sanki kutsal bir görevi yerine getirmiş olur, bunun farkında olsa da olmasa da...