... Tuhaflıklar Ülkesi...

Tuhaflıklar ülkesinde yaşıyoruz. Kimin eli kimin cebinde belli değil cinsinden sömürülüyoruz başka ellerin zamansız anlarıyla.

yazı resim

Tuhaflıklar ülkesinde yaşıyoruz. Kimin eli kimin cebinde belli değil cinsinden sömürülüyoruz başka ellerin zamansız anlarıyla. Etrafın olağanca gürültüsü yetmiyormuş gibi bir de içimizden konuşuruz alçakça, karşımızdakinin hayatını ayaklarımızla ezercesine… Farkında olmadan yapıyoruz bütün bunları. Çünkü farkındalık canımızı acıtabilir, bizi içi kanama ile kendi içişlerimizde boğulmamıza yol açabilirdi. Ne başı belliydi ait olduğumuz kara çarşafların içindeki kimliğimizin, ne de çıplaklık bizi sonumuza götürebilirdi. Kargaşanın hakim olduğu bir ülkenin dipsiz anlamlarıyla yoğrulmaktan kafamızı kaldıramadığımızı söylüyoruz. Zamanı anlamsızca işin içine sokuyoruz yılların nasıl geçtiğini kendimize anlatmak için. Hep hazıra konmayı bekliyoruz. Zamanı açık büfe bir akşam yemeği gibi kolayca yiyebiliyoruz gırtlağımıza kadar dolu olsak bile. Çalışmak ise yemeği hazırlayan aşçıların, işçilerin emekleriyle var olmaya çalışıyor. Tadına bile bakamadıkları açık büfenin gerçek sahipleri terlerini akıtıp en güzelini üretmek için uğraşıyorlar. Onlarsa yemek sohbetlerinde devamlı politik konuşmaların en iyisini sergilemekle meşguller. İşçiler çalışmanın esiri, onlarsa zaman bolluğunun rahatlığındadırlar.

Hangi safta yer alıyoruz?

Saflılık sınırları içerisinde yaptıklarımız ne kadar doğru peki? Kalleşte sol gösterip sağdan yol almamız nasıl bir kurgu? Hangi iç politik kurguların eteklerine sığınıyoruz dış ilişkilerin zorluklarıyla başa çıkmazken. Gündem her an değişebilirlik gösteriyor. Ya patlayan bir bomba ya da ekonomik kriz denilen kavramın gündem dışı etkisiyle fiyatlara etek altından bindirilen uydurma vergiler. Hani herkes bir safta, hani cenaze namazlarında bile kadınlar erkeklerle aynı safta yer tutamazlar ya, hani görüşlere göre kavramların arabuluculuğunu yapanlar var ya… Politik yaşamlar, süre gelen despotlukların değiştirilemeyen yüzleri, gündemin bedenlerin yaşamlarına son veren kalleşliği… Daha nicelerini saymak mümkün hangi safın, hangi gündemin yaptıkları ya da yapacaklarını…

Suskunluğun hiç kabul görmediği bir ülkede yaşıyoruz. Dudaklar huzurun, mutluluğun, barışın naralarını atarken, kulaklar birazcık şefkatin cümlelerini dinlemek için geçiyorlar televizyonların, meydanların, onların karşısına… Dediğim gibi tuhaflıklar ülkesinde yaşıyoruz. Bu durum yıllardır sürüp gitmekte. En ücra köşesindeki köyden tutunda metropoliten şehirlerine kadar hemen hemen ülkenin her karışında bir tuhaflık görmek mümkün nasıl ki her köşesiyle bir cennet olması gibi bu vatanın… İşte işin tuhaflığı…

Başa Dön