Yırtılmış gecelerim yama tutmaz hale geldi. Yoksulluk tenhada sıkıştırmıştı,ya hayatımızı alacaktı ya da canımızı. Can tatlıydı hayattan, bitkiselde olsaydı hayat,candı işte.
Hayatı dilendik,dilenciye değerin verilmediği bir yakın zamanda. Horlandık,itildik,kakıldık ama ne elde vardı nede avuçta. O kadar hakarete birazcık mutluluk atılmadı. Bir köpek kadar sokaklı olamadık. Yüzler her metrekarede çevrildi. Ve her metrekarede soluksuz yaşadık yaşayamamaya dair her şeyi. Yoksul ceplerimizden hayallerimiz dökülmüştü bizden habersiz. Çıkıp gitmişti başkalarına. Belki de hiç ihtiyacı olmayanlara.
Yine eyvallah deyip sineye çekmiştik. Sanki çekmeseydik ne olacaktı ki. Bize ölüm kaldı ayaklarımıza takılan. Kimsenin el sürmediği, korkulan ölüm kaldı. Ölümü bile dolu dolu yaşayamamak korkusu sardı. Kim bilir belki de cesetimiz tıp fakültelerinin kadavrası olacak. Tiksinilerek parçalanan kadavra. Dirisine değer verilmeyen ölüye kim hürmet eder. Tıp tarihine bile geçemeyeceksin. Fatiha okuyanın çıkmayacak belkide.
Bir yakın zaman hikayesi bizimkisi. Azıcık hayatı görmenin haricinde,uyku saatinde çocuğa hikaye. Anlatılır çocuklar büyür,hikaye değerinden bir şey kaybetmez. Hep aynı ucuzlukta,ve hep bedava dağıtılır okullarda. Ama ikinci defa anlatılmaz,ruhu daralır insanın afakanlar çalar kapısını.
Bir yakın zaman hikayesi bizimkisi. Bozukluğu uzak zamanlarda dilenciye atarcasına.
www.pusluhuzur.desenblog.com