Ukde

Pişmansın, beni kabullenemeyişin başka bir izahı yok. Seviyordum, yaptığım en iyi şeyde buydu sanırım. Oysa sen sevilmekten dahi korup, sana karşı beslediğim duyguları piç gibi ortada bırakıp ilk fırsatta kaçmayı yeğledin

yazı resim

Pişmansın, beni kabullenemeyişin başka bir izahı yok. Seviyordum, yaptığım en iyi şeyde buydu sanırım. Oysa sen sevilmekten dahi korkup, sana karşı beslediğim duyguları piç gibi ortada bırakıp ilk fırsatta kaçmayı yeğledin. Dönüşü de yok şimdi. Gurur denen illete bu kadar esirken mümkünmüdür kabullenmek sence. Hoş dönsen dahi çalacağın bir kapı yahut açmasını bekleyeceğin kimsede yok. Durmadım bende senden sonra, baktığım her yerden anıların peyda oluyordu. Zor geldi, anılarınla aynı yerde mahsur kalmak. Bir sabah çekip kapıyı, camı çerçeveyi döküp, Gelmişine geçmişine sövüp terk ettim her şeyi. Önceleri zor geldi, doğup büyüdüğüm yerden ayrılmak. Ama sonra fark ettim ki, Zaman hızla akıp gidiyordu. Bunun üzerine düşündüm, Bir süre düşünmek denen, kimilerine kafayı yediren bir olgu içersine düştüm. Bu sırada senden cayıp kendimi suçladım. Ahmakça şeyler hayal ettim. Umut denen zırva şeylere kaptırdım kendimi. Acıyla başlayan sonu mutlu biten amerikan filmlerindeki karakterlerle özleştirdim bizi. Onlarla mutlu olmayı kendimce biraz basitleştirdim. Artık biraz biraz yaşama belirtileri göstermeye başlamıştı bedenim. Oksijen istiyor, güneşte kavrulmak istiyordu tenim.
Ah şunu kafan bir soksaydın, çok basitti mutlu olmamız. Tabiri caizse samanlık dahi kâfiydi. Ama senin için bu yeterli değildi. Senin için yaşamın belli bir standartı olmalıydı. Değim yerindeyse Iso 9002’si bir hayat, yaşanmaya dahi değmezdi. Oysa yaşadığımız ve sürdürdüğümüz bu hayatın içersindeki bazı noksanlıkların sebebi, ısmarlama hiçbir şeyin üzerimize tam oturmamasından kaynaklanıyordu. O nedenle ki, yaşadığın hiçbir şeyden hak talep şansın yoktu. Değiminle kalıpların bu sevda denen illettin üzerinde o kadar başarılı olamıyordu. O nedenledir ki sanırım, sen basit olanı seçip bitirmeyi, unutmayı, yok saymayı seçtin. Oysa biliyordum ki sende en az benim kadar seviyor ve mutlu olmayı istiyordun. Kendince mantığı arayıp, sevgiyi bir kenara koyup sadece mutlu olmayı seçtin. Ama sevginin ekseninde var olan mutluluk bir bütündü, bunu anlaman bu kadar güçmüydü, bilmiyorum, ama sen inkâr ettikçe, çırpınışlarımın bana acı vermekten başka bir işe yaramadığını biliyordum. O yüzdendir sana bir kez daha dur gitme demek gelmedi içimden. Bıraktım her şeyi oluruna. Nasılolsa su giderini buluyordu. Hiçbir enkaz belli bir süre yerde kalmıyordu. Bende yeni bir sayfa açtım hayatıma. Senin dediğin gibi lise üniversite müniversite de bitirmedim. Giderken arkanda bıraktığın bu enkaz içerisinde beni bulan, açtığın yaralarını sevgisi ve şefkatiyle tedavi eden eşimle tanıştım. Kısacası beni ben olduğum için seven. Ama ne kadar inkâr etsem de, yinede seni unutmuş değilim.
Yalnız biliyormusun, ben biliyorum ki bir gün gelirde bir yerde karşılaşırsak, Ağaran saçlarını, yine eskisi gibi toplamış, gözlüklerini değiştirmemiş ve hatta o çok sevdiğin bluzu yine giysende, hiçbir şey eskisi gibi kalmayacak. Sende benim gibi muhtemelen biriyle evlenmiş olacaksın. Oysa biliyorum ki bana bir şans vermeyişinin ve bu aşkı doya doya yaşayamayışımızın tek faili sen olarak bir ömür boyu pişmanlık acısıyla yaşayacaksın. Bu ukde senin içinde bir ur gibi büyüyüp seninle beraber ölecek sevgilim.

Şubat 2009

Başa Dön