(Ağırlaşan göz kapaklarımın iftirasıdır uyku
Ve en hazin bekleyiştir;
gün ışığı kokan rüzgârlar boyunca susmak!)
Geceyi sıra sıra dizdim beşiğine,
Başımın yarısı dizlerinde
Uyut beni aşk yarası.
Dök içini içimdeki boşluğa...
En sıradan duruşlar beğen yalnızlığıma.
Hançer izi ister iki dize arası,
Dilimde şiir mürekkebi demir tadı
Unutmaya geldim yaslandığım kan duvarlarını
Avut beni aşk yarası.
Zaman dediğin kurşunsuz yaraların merhemi,
öpülmeyen dudakların sus payı...
Her günü bir öncekine ufalayan haraç arsızı.
Bense bir küçük vazgeçişim...
Barut isi ile yaktım avuçlarımın kınasını
Bolca tuz bastım bastığın yollara
Hazırım denizsiz sonbaharlara,
Vereceğin alt tarafı diş kirası
Doya doya kanamadan,
Acı acı kanatmadan düşme dipsiz kuyulara
Doyur beni aşk yarası.
Ne yapsak açılmıyor o bembeyaz sayfa
suya sabuna dokunmadan...
Ellerimiz kirli,
Aşklarımız katran.
Ne yapsak limana varmıyor en yaşlı gemiler
Güvertesiz kalmış; yorgun yürekli...
En korkak gülüşlerle kaderlerini bekleyen
Ellerinde suya bastıkları ölü gözleri
Korkuyorum çok;
Sar beni aşk yarası.
Al yanaklı çocukların mezar bekçisi şimdi;
Anıların kesik süt kokan gelinliği.
Benden sana ne fayda,
Unut beni aşk yarası...