Adını tam olarak koyamadığım bir noktadayım; ayrılık, bitiş veya son hiç biri tatmin etmiyor gönlümü. Ayrılık kelimesini sana yakıştıramıyor bitti kelimesini kendime yediremiyorum. Bahsi geçen nokta öyle bir yer ki; söyleyemediğin bir cümlenin sonuna koyacağın üç nokta gibi, seni anlatan bir cümlede ki uzun boşluklar gibi; ki ben senin olmadığın bir cümleyi bu hayata kurban etmemişken.
Kafiyeli cümleler küstü artık kalemime. Devrik bir hayatın içinde yüklemi bulmaya çalışıyorum. Dostluk ve sevda diye başlayan cümlelerim ihanetle kalaylanmış bakır bir hançer gibi duruyor kalbimde. Sonunu getiremediğim hayatım gibi sonunu getiremediğim cümlelerim var artık. Ağlayamadığım gecelerim, gülemediğim sabahlarım ve sevinemediğim düğünlerim var.
Şu an nasıl hissettiğimi biliyor musun? Sanki hiçbir dua seni getirmeyecek gibi. Sanki bir daha seni göremeyecekmişim gibi. Bir daha gözyaşım olmayacakmışsın gibi hissediyorum.
Yazılması ne kadar kolay, dile getirilmesi ne kadar basit. Karşısında el pençe divan durduğum yalnızlık ve ayrılık nasılda güzel dile geliyor. Ve artık yakamıyorlar canımı. Nasıl olsa zaman geçecek, sen ise biraz üzüleceksin. Benim milyonlarca kez kurduğum cümleye inanmayıp başka birinin sadece bir kez söylediği cümlenin adını aşk koyacaksın. Çünkü benim de sana tek bedduamdır bu.
Şimdi, seneler sonra her insanın gideceği düşüncesi bana bıraktığın en büyük hediyelerden sadece bir tanesi. Ve şimdi ikimiz de özledim diyemeyecek kadar uzak kaldık birbirimize.
Adem KOÇAKER
Uzak Kaldık Birbirimize
İkimizde Özledim Diyemeyecek Kadar Uzak Kaldık Birbirimize...