Bu ne biçim dünya ve ne çekilmez hayat ya. Kendi gündemimizi bile belirlemekten uzak, kendi algımıza sahip olmaktan mahrumuz. İyiliğimize olsa da bizim adımıza ve bize sormaya tenezzül etmeden polemik yapılması dayanılır gibi değil. İyi ama biz de insanız. Kendi kararlarımızı, kendi özgür irademizle almak istiyoruz.
Ya ezan Türkçe olsaydı Bir parça işlemeye başladığında beynimizdeki düşünme çarkları birden kendimizi gereği ve gerekçesini anlayamadığımız tartışmaların ortasında buluyoruz. Ya ezan Türkçe olsaydı Bütün meselemiz bu mu? Mülakat sınavları diye bir sorunumuz varken Mutlu değiliz bu yüzden. Hem kim bu zamanda ezanının Türkçe olmasıyla uğraşır ki? Böyle bir talep son derece anlamsız ve mantıksız Bu derece kritik bir dönemde biri kalkıp Türkçe ezan istiyorsa, kusura bakmasın ama onu, amcana göster şeyini diye kandırılan çocuklara benzetirim. Birilerinin ekmeğine yağ sürmeye çalışan bu tipleri başka nasıl değerlendirebiliriz? Hiç değilse en güçlü rakiplerinin en has adamı olabilir. Evet aynen öyle, rakiplerinin en has adamı.
Ayrıca madem biz Türküz, her şeyin Türkçe olmasını istemekten daha doğal ne olabilir? Üstelik dini terimlerin büyük bir kısmının Farsça olduğu bilindiği halde masum Türkçeleşme istekleri algı operasyonuna alet ediliyorsa; bu durum benim bir türlü ısınamadığım hayata karşı bütün ümidimi kaybetmeme sebep olur. Ne güzel değil mi? Birileri bu kaos ortamını kullanarak kefenin cebinin olmadığını söyleye söyleye malı götürecek, biz nal toplayacağız peşlerinde ve hayata küseceğiz. Bunun adı da Kutsal Sınav olacak. Tanrı kabul etsin, ne diyelim
Zaten amaç da bu değil mi? İnsanların hayata ve geleceğe hatta Büyük Sınava karşı ümitlerini kırmak ve hayallerini yıkmak Bravo doğrusu, oldukça başarılı olduklarını söyleyebilirim. Artık her vesileyle burnumuza kaktığınız cennetin kapısından asla helal etmeyeceğimiz kul hakkıyla nasıl geçeceksiniz bilemem Kim bilir, belki de fazlasıyla nemalandığınız dünya lezzetleri yüzünden böyle bir derdiniz de yoktur
Tam ezan merkezli algı operasyonunda kurtulduk derken poşet meselesi çıktı karşımıza bu sefer de. Neymiş efendim naylon poşetler dünyayı kirletiyormuş. Sigara zararlıymış gibi yani Doğrudur ama tek derdimiz doğa ve ciğerlerimiz değil ki. Yararımızı o kadar düşünüyorsanız mülakat sınavlarını ve atamalardaki torpil denen Jammeri kaldırın. Torpil uygulaması Jammer gibi kader ile kul arasındaki iletişimi bozuyor. Duaların rotasını değiştiriyor. Dualarımız değil ensesi kalınların dediği oluyor. Bu adaletse söyleyecek sözüm. Söyleyecek sözüm yok!!! Düşünürken bile kalp ritmim bozuluyor. Yazarken bile gözlerim dönüyor, klavyede harfleri seçmekte zorlanıyorum. Bunları bizzat yaşayanların ruh hallerini tahmin etmenin ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz artık. Madem bizi bu kadar seviyor ve düşünüyorsunuz; o zaman mülakat sınavlarını kaldırın. Torpilin önüne geçin. Madem bizi bu kadar seviyor ve düşünüyorsunuz; o zaman ekranları karartan ve her köşe başına çöreklenen gerici cemaat ve tarikatları temizleyin.
Haydi diyelim ki uzun vadede gerçekten yeşil küremiz için faydalı bir hareket olsun poşet meselesi. İyi de kardeşim yirmi beş kuruş ücret kesmenin manası ne? Bunun on beş kuruşu devlete dolaylı vergi gibi gelir kazandırdığına göre kusura bakmayın ama ben bu işte de diğerlerinde olduğu gibi bir bit yeniği ararım. Güya ekmek fiyatları sabit tutulmaya çalışıyor. Dört poşet bir ekmek Bu nasıl bir perhizdir?
Ya Ezan Türkçe ve Poşet Bedava Olsaydı
Birbirimizi kandırıyoruz o kadar. Kimsenin söylediklerine inandığını ya da böyle bir derdi olduğunu sanmıyorum. Laf üretmek yerine olaylara empatik bakarak çıkarlarımızı besleyen hatalarımızı görmeli ve yanlışlarımızdan dönmeliyiz.