Yağmurun Sohbeti

yağmur benim için tüm renkleri griye dönüştüren bir seranat gibiydi

yazı resim

yağmur benim için tüm renkleri griye dönüştüren bir seranat gibiydi. akşam vakti, direklere asılmış mahyaların hüzün veren parıltıları altında yürüyen insanların ayak sesleri ve ıslak yoldan geçen otomobillerin lastiklerinden çıkan hışırtı insanın içini rahatlatıyordu. insanların ağzından çıkan dumanlar bana gecekondu bacalarını hatırlatıyordu.
sanki bu ortam aşıklar içindi. iskeledeki çiftler birbirlerine sarılmış sarmaşık gülleri anımsatıyordu. ay ışığı, mahyalar ve su birikintilerine yansıyan ışıklar sadece onlar içindi sanki.
ben yalnızdım... sadece yürüyordum, o seranata eşlik eder gibi. bunu anlayan insanlar yüzüme gülümseyerek o güzel merhabalarını eksik etmiyorlardı benden. onlar bu ortamın içinde, müzik kutusunun üzerinde dans eden balerinler, ben ise içi hüzün dolu bir bibloydum bu karelerde.
insanlar yavaş yavaş çekilmeye başlamışlardı evlerine. evlerine çekilen insanlar yalnız olanlardı. ben de yalnızdım ama sokak lambaları bana eşlik ediyorlardı. hatta benim onların yanında olmam onları o kadar çok sevindirmiş olmalı ki, gözleri parıl parıl parlıyordu hepsinin.
iş yerlerini kapatan dükkan sahiplerinin indirdikleri kepenk sesleri seranatın bir parçası olmuş gibiydi. bir yere ulaşmaksızın yürüyordum. mesaiye kalan bir fırından sıcak bir simit alıp sonu belli olmayan yoluma devam ediyordum. yediğim sıcak simit o soğukta gönlümün üstüne örtülen bir yorgan misali içimi ısıtıyordu.
iskeleye doğru yol almıştım, hiç kimseler yoktu, sokaklar boş ve soğuktu. o arnavut kaldırımlı yollarda sadece benim kunduramın sesi yankılanıyordu. neyse ki iskeleye varmıştım, elimdeki yarım simit kurumuş ve sertleşmişti, o da sabah martılarım nasibi olmuştu. bir bank bulup oturdum kuleye karşı, kıyıya çarpan her bir dalga yüreğimi deliyordu. kendimi gecenin sessizliği çöktükçe daha yalnız hissediyordum. arkamdan omzuma narin bir elin değdiğini hissettim ki, gözlerimi gardiyanın sesiyle açıncaya kadar.
koğuş kalk!!!!...

Başa Dön