Yakup’la Konuşmalar
Derisini değiştirmeyen yılan ölür. F. Nietzsche
Ömer Akşahan
Bazı öyküler vardır, zaman baskısı olmaksızın yaşanır. Tıpkı doğada olduğu gibi. Öyle değil mi sence Yakup?
Senin öykünü de birlikte planlarken ilke olarak anlatacağımız her noktada kesinlikle zamansız olmasına dikkat etmeyi kararlaştırdık değil mi? Ben sözümü tuttum. Parmaklarım tuşların üstünde bir tüy kadar hafif geziniyor seninle.
Seni ilk kez iki İtalyan sanatçının Amerikan Kültür Merkezinde verdiği konserde tanıdım. Kalemi elime adeta zorla tutuşturdun.Bir ara yazacak kağıt bulamamıştım. Sonunda konser davetiyesinin üzerinde gördüm seni. Bu ilk tanışmadan müthiş bir keyif aldığımı itiraf etmeliyim.
Seni tanıdıktan sonra kabuk değiştirdiğime inandım. Ve her ziyaretinle ben de derin etkiler bırakıyorsun. Seni tanıdığım o mutlu anın izlerini yaşadıkça belleğimde taşıyacağım. Ama bana gelmekte niye geciktiğini bir türlü anlamış değilim. Yoksa ikramlarımdan hoşnut değil misin? Lütfen açıkça söyle. Ben sahte tavırlara karşı takıntılı biriyim.
Seninle ilgili bir anımı da anlatayım istersen. Hani bana yazdırdığın o ilk “Yakup ya da I Giri 78” adlı şiirim var ya, onu ilk okuyan Turgutlu’da dördüncü sınıfa giden şirin mi şirin bir kızdı. Okuduktan sonra ilk sorduğu: “Kim bu Yakup?” oldu. Nasıl anlatabilirdim ki seni? Evet, hayatımda Yakup adında bir arkadaşım da hiç olmadı benim!
ateşin var mı yakup
içimdeki palyaço uyanıyor bak
yavaş yavaş
Hey Yakup! Bu kez çok şanslısın, otel odamda ilk kez bir dizüstü bilgisayarına konuksun. Kendini rahatça bırak şu divana. Ha, divan dedim de, aklıma Irvın Yalom’un meşhur ‘Divan’ı geldi. İranlı ve Osmanlı şairler Divanlarını, Goethe Doğu-Batı Divan’ını yoksa divana uzanarak mı yazdılar dersin? Benim doğrusu böyle lüksüm yok..
suya bırak beni yakup
bir şişede öleyim hem
yavaş yavaş
CD çalardan kimi dinlemek isterdin? Mozart, Beethoven, Çaykovski hepsi de bizim için… İstersen bizden renkleri de dinleyebiliriz. Bu alet sen hangi ruh modundaysan ona uygun müzik çalar.
işte geldik gidiyoruz yakup
ah ne vardı aramızda somurtacak
artık gül biraz kahkahayla
yavaş yavaş
Ben çay koyacağım ocağa. Bunda biraz bencilce davranmama lütfen izin ver. En sevdiğim sıcak çaydır bilirsin. Gelirken bana hangi konuda yazacağını kararlaştırdın sanırım. Neden zamanı kategorize ederler bilmem. Hani şu yurdumuzda da bestseller olan kitap var ya, “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git”, Avustralya yerlileri Aborijinleri anlatan kitapta olduğu gibi zamansız yaşamak isterdim. Oysa ilk karşılaştığımızda senin bir Aborijin de olabileceğini düşünmedim değil. Belki de sen, bana onları anlatıp durmuştun da, kim bu fikri beynime yerleştirdi desem de anlayamamıştım; ta ki, seni tanıyıncaya kadar. Evet, en büyük hayalim Avustralya’da yaşamak. Yaşımı küçültebilsem giderdim. Yaş küçültme merkezi açılsa, ne müthiş paralar kazanırdı değil mi? Senin böyle bir derdin de yok Yakup. Çünkü Tanrı sana sınırsız bir ömür vermiş; her yaşta diri, genç ve güçlüsün.
n’olur konuş benimle yakup
sustukça ses tellerim
geriliyor bak
yavaş yavaş
Yaş meselesi gelince ortaya, bak, senin kadar hoşgörülü olamam. Hele şu emekleme işinde, insan doğar emekler, yaşlanınca da niye emekler ki? Hayatın çan eğrisi çok acımasız. Zamanı durdurduk değil mi Yakup? Bunlar neyin kaygısı ki, peş peşe suskunluk mermilerin suratımda patladı.
Gözlüğüm karlandı bir an, Yakup’un görüntüsü birden kayboldu. Ne kadar bezle alıp silsem de camları, sessizce çekip gittiğini anlıyorum. Bana ancak yazımı kopyalayacak kadar izin verdi. Teşekkürler dostum.
ateşin mi var yakup
üzülme dinle bak
dışarda kar içimde yağmur
sahnede simpatica çalıyor
yavaş yavaş
Gözlerim yoruldu sana bakmaktan Yakup. Ne sen bana, ne de ben sana derman olurum. Buluşmak bir başka zamansızlığa kaldı. Ne yorucu şey seninle konuşmak; seni, sana anlatabilmek! Anladığım neyse yalnız onu anlayabiliyorum. Yaşamın gizemli tünellerinde sana ihtiyacım var Yakup. Kabuğumu değiştirirken yanımda olmanı isterdim.