Ayakkabılarıyla birlikte sevinci çalınmış evinin kapısından...
Sığamaz olmuş küçücük yüreği sokaklara.
Gözlerini yuvarlarmış her gün misketlerle birlikte, açtığı oluklara...
Olmuş mu bilinmez mavi bisikleti, sepetinde ekmek taşıdığı hayalleri...
Daha dün yağmurla güreşmiş, çamurlarla birlikte güneş sıçramış saçlarına...
Bir ağaç dalından binlerce macera çıkarmış kendine.
Kimin umurunda sokağına sinen fakirlik kokusu.
Gülmeyi unutturamamış dudaklarına...
Kendini oyuncak yapmış mahallenin hayvanlarına...
Binlerce poz vermiş şimşeklerden çıkan ışıklara.
Düşlerini çizmiş evinin duvarlarına.
Yerli yersiz âşık olurmuş anasına...
Babasını akşamın habercisi, oyunlarının katili ilan etmiş küçük dünyasında...
Hayallerini satarmış gördüğü her oyuncakçıya...
Küçücük elleri var yaramazın kalabalık caddeleri okşayabilen.
Dünyadan bir haber umutları var...
Büyüyeceğini bekliyor her sabah güneşle birlikte.
Kirleneceğinden habersiz...
Hüzün nedir bilmeyen çığlıkları var koşarken yokuşlarda...
Sanki bütün dünya onun için dönüyor,
onun için yanıyor tüm ışıkları şehrin,
bir tek onun saçlarını okşuyor rüzgâr,
ona okunuyor tüm şarkılar, sanki onun için bütün sevdalar...