Yaşlanmak dendikçe hep bir açmaza düşerim ve sorarım kendi kendime; “ Acaba zaman bizi tüketiyor derken bir yandan da bir şeyleri biriktirmiyor muyuz?” diye. Biriktirdiklerimiz anılardan bir yığın oluyor. Bu yolda anıların ağırlığı ile giderek adımlarımız yavaşlıyor, bedenimiz bir yerden sonra çekmez oluyor bel ki de.
Bir dostun mailinde yazdığı bir kelime ilk gençliğimin en güzel anlarından birine götürdü beni. Anımsamak bir yerde anlık geçmişe dönüş değimlidir? Anılar torbasından özenle çıkardım anı. Önüme koydum yeniden. Tozlarını şöyle bir silkeledim. Melankolik, korkak, çekingen, ürkek, içten, çocukça, ergence, coşkulu, platonik sevinçler, umutlar, düşünceler ve hayaller toplamından oluşan bir duygu seli ve karmaşası. Bir bir saçıldı ortaya…
İşte böyle anılar var insanın unutmaya kıyamadığı veya sen unuttun sansan da zihnimizin bir köşesinde saklanan ve bir sözle ortaya çıkıveren. Şimdi bütün o geçmişe ve güzel anlara övgüler düzen şiirler ve şarkılar aklıma geliyor. Hepsi de çok haklı ve çok güzel.
Kelimeleri aşan ve bu yüzden anlatılamayan ve adına duygu denilen insanın öyle özel halleri yaşar gider içimizde, kendi başımıza… İstesen de paylaşmanın imkânsız olduğu ve zaten kendinin de anlayamadığın muammalarınla yaşar gidersin.
Yaşar Gidersin
Bizi bazen saran geçmişin hatıralarına dair bir denemedir.