] ]
Akşam dönerken köye,
Hoca kalmış geceye;
Kararınca ortalık,
Bir eve olmuş konuk.
Sohbet edilmiş biraz,
Sonra kılınmış namaz.
Açlığını sormadan,
Konuğu doyurmadan,
Yatağını sererek,
Odayı göstererek:
— Hocam buyurun gelin,
İşte odanız, girin.
İçeriye geçiniz.
Uyuyup, dinleniniz.
Orda koyup Hoca’yı,
Çekip gitmiş kapıyı.
Hoca yatağa girmiş.
Karnı “gur gur” edermiş.
Uyuyamaz açlıktan,
Hoca kalkmış yataktan.
Oturmuş ve dolaşmış.
Yine uyku tutmamış.
Gidip kapıyı çalmış,
“Hacı!” diye çağırmış.
Ev sahibi telâşla,
Biraz da feveranla,
Yatağından fırlamış;
Nara atmış, bağırmış:
— Kim o uyku zamanı,
Kırıp döker her yanı?..
Hoca biraz mahcupça,
“Benim” demiş, yavaşça.
Ev sahibi öfkeli,
Ama etmemiş belli.
Yatağından seslenmiş,
Hoca’ya şöyle demiş:
— Hayrola ne var Hocam;
Nedir bu ses, bu tam tam?
Var mı dileğin benden?
Söyleyin çekinmeden.
Koyu uyku zamanı,
Her hâl su ister canı...
Sohbetse sabret de sen,
Hemen geliyorum ben.
Hoca demiş: — Be nadan!
Gelirken geçtim sudan.
Uyku tutmaz ne yapsam.
Sana nasıl anlatsam...
İki ekmek uzatsan,
Beni dertten kurtarsan…
Hiç yün yokmuş yastıkda,
Başıma koyacağım da...
Ahmet KARAASLAN