kurumuş bir çınar yaprağı gibi
ömrünün çilesi düşmüş rengine
gülmelerin arkasında duran hüzün
kaçamaz kuytularına çizgilerin
sırça sarayları yitik geçmişin
gözlerin aynan,acıları yansıtan
güneşin savunmasız yüzünde
alabora oluştu bakışlar
hep beyaz bir sayfayla açılan
bitik cennetin ibresiz pusulasında
koşmalardı yasak meyve tadına
biteviye sıklaşan adımlar
bir tek çıranın tutkusunda
yiterken cehennem kütüğü kızıllarda
çengi havalarının en alası çalardı
gelmeler, gitmelerdi masumiyetlerde
fire verdik rüzgarın fayraplarında
çünkü kırılganlık bir küseğen kadar
zaman mı yavuz hırsızdı
yoksa,biz mi hazırdık yenilgilere
Mehmet Bardakçı