Yoktur Aldanmak Diye Bir Şey

Sen "aldatansın." Emeğine saygım büyük... İnsanın "aldatmak" kavramını hayata geçirebilmesi için, önce kendi içindeki "en insan" noktayı bulup, orada kocaman bir delik açması gerekir. Delik açmak yetmez...

yazı resim

"Ellerin soğuk, ısıtmadan bana dokunma!"

Sana bütün söyleyebileceğim bu, senden önce bir çok kişiye söylediğim gibi.
Bir insanın suratının alabileceği en alık ifadeyle bakıyorsun bana şu anda, farkında mısın? Ne o? Çok mu şaşırdın?
Sana neden şaşırdığını da ben açıklayayım istersen ama bunu yapabilmek için, biraz gün ışığında kendini görmen lazım...
Karanlıktasın çünkü, üstelik de zifiri...

Sen "aldatansın."
Emeğine saygım büyük...
İnsanın "aldatmak" kavramını hayata geçirebilmesi için, önce kendi içindeki "en insan" noktayı bulup, orada kocaman bir delik açması gerekir. Delik açmak yetmez...
Ardından, o deliğin içini, yumuşak gibi görünen ama hainlik denen minik taşlarla bezediği bir çeşit yatakla doldurması gerekir ki, oraya düşen insanlar, ilk anda o yüreğin delik ve içinde ise iltihaplı bir sertlik olduğunu anlayamasın ve bir süre daha güvende hissetsin kendini.
Aslında insanlar, o yatağa dinlenmek ya da uyumak için uzandıkları vakit, anlarlar bir terslik olduğunu... Ama bütünüyle anlamak, onların zamanını alır... Meşhur sözü herkes bilir:
Kişi kendi gibi bilir herkesi...
Ve mum yanar, vakit yatsı olur.
Takke düşer, kel görünür...

Bu arada "aldatan" kişi, sağladığı "çıkar" ile yoluna koyulmuştur ve kendini alışveriş yapmış, "kârlı" birisi olarak addetmektedir.

Aldatan insanların bedenleri, hepimizin bildiği uzuvlara sahip değildir...
Yürekleri de, gözleri de, algılamaları da “tırnak “olmuştur yüreklerinde, denk getirebildikleri insanları çizmek ve derilerine batırıp uzun uzun sızlatmak için...
Ancak bana batırılan bu tırnaklar şimdiye kadar hiç ama hiç iz bırakmadı çünkü ben daima “gerçek” peşinde bir ruhtum, bir ruhum olduğunu hiç unutmadım ve gerçeği ararken yaşadığım iklim şartları derimi o kadar kalın hale getirdi ki, başkaları için birkaç hafta ya da ay “sızlama yaratacak,” “yara yapacak” bu tırnak batırışları, artık bende sadece, bir günden bile az, hafif bir kaşıntı yapar...
Gelgelelim bütün aldatan insanlar, kendilerinden habersiz oldukları için, yüreklerinin deliğinde iğreti ve zorla duran bu tırnaktan da habersizdirler ve maalesef kendilerini kılıç kuşanmış bir fatih ya da son derece güzel bir bıçağa sahip muzaffer insanlar olarak görürler ki, en zavallı halleri de budur...
Oysa tüm sahip olabildikleri, sadece ve sadece bir tırnaktır...
Sen de böyle idin...
Ne kılıcın vardı ne de bıçağın...
Şimdiye kadar “aldattığın” bir çok kişiye beni de ekledin tabii...
Bir farkla ki, ben “aldanmadım...”

Çünkü...
Bu, insanı en saf şekliyle “insan” olma halinden uzaklaştıran tuzağa hiç düşmedim ben...
İnsanın kendine yapacağı en büyük kötülüklerden birisidir: “Aldanmak” diye bir kavramı kabul etmek.
Yoktur böyle bir kavram... Kendinize bu kötülüğü etmeyin...
Eğer bunu kabul ederseniz, hayatınıza gelen her yeni insana “kuşkuyla” bakma durumunda bulursunuz kendinizi. “Güven” kelimesi masallarda kalır... “Sevmek” kavramını şartlara bağlarsınız...
Birisine küçücük bir hediye almak istediğinizde bile, aklınıza ilk düşen o kişinin size ne alıp almadığı olur...
Sürekli bir takım “hesaplar” yaparak yaşarsınız...
Kısaca, sizi siz yapan ve insan yapacak ne varsa uzağına düşersiniz...

Unutmayın, aslında, aldatılmak diye bir şey de yok... Sadece “aldatmak” var...

Bu nedenle, "aldatan sadece kendini aldatır..."

Esra Güzelipek

Yorumlar

Başa Dön