Karlı bir kış gecesidir bizim sevdamız. Beyaz bir gece ama puslu. Bir hain pusu tutmazsa yolumuzu yürürüz menzile doğru. Hep yokuşlardır menzilin durakları. Biri biter biri başlar. Yorulanlar olur durulanlar gem vurulanlar. Kimilerimiz hiç göremez kutlu sevdamızın vuslatını. Kimileri unutmuştur vuslatın varlığını. Verilmiş sözler edilmiş yeminler vardır velâkin. Gidilecek yolun yüceliğine iman edilmiştir ilkin. Dahası angaryadır vuslatı unutmak bizim gibilere evladır.
Yollardan geçeriz, duraklardan, yardan, anadan. Sevdiklerimiz sevinsin diye üzülürüz; onların yerine de üzülürüz. Diyet öderiz. Şikayet ne bilmeyiz; haktan biliriz bir mermi yahut şarapnelse bize düşen paye. Gözümüz yoktur ötesinde. var mı ki cihanda canımızdan büyük sermaye?
İnfiale gebe yüreklerimizi hep taş duvarlara anlatmak yorsa da aciz bedenlerimizi şükür makamında türküler dillendiririz dost meclislerde. Marşlarımızın ahenginde dindiririz yangınımızı. Kimse bilmez ama yare söylemediğimiz aşkımızı…
Hayat bir girdaptır çoğu zaman. Geçen her gün biraz daha içine sokar bizi onulmaz dertlerin. Üşümüş ellerimiz, titrek dudaklarımız vardır; lakin sigara yardır. Ona yormayız da bu halimizi, onda ararız ahvalimizi.